Kaprislisin Sevgilim(!)
Kadın kendi zihninde boğuldu…
Sevileyim istedi herkes gibi… Sorduk nasıl anlarsın sevildiğini diye, “Bana özel hissettirsin, beni ben olduğum için sevsin, bana değer versin, benimle hayatı paylaşsın.” dedi. Ne trajiktir ki bunu isteyip buna göre davranmadı…
- Kadın kandırıldı… Bir erkeğin onu sevmesi, onu aldatmaması için “mükemmel” olması gerektiğine inandırıldı. Mükemmel olmanınsa nedense yolu hiç bitmiyordu… Medya, tüketim toplumu kadının kendine ait duyduğu eksikliğinden faydalanmaya çalışıyordu(!) Saçlar, kıyafetler, makyaj, giyim kuşam, estetik… Son derece fedakâr ve sevecen haliyle, hiçbir şey beklemeyen, diğer kızlar gibi olmayan, maç izleyen, farklı bir kadın olmaya çalıştı kadın… İşin tuhafıysa farklı olayım derken, diğer kadınlarla aynı saçı, estetiği, makyajı yaparak kendi orijinalliğinden son derece uzaklaştı ve son derece ötekine benzedi(!) Kadın böylece sandı ki dünyanın en “kalpazan” adamını değiştirecek. Sandı ki bir erkeği değiştirebilen kişi bir kadındır… Hoş, haklılık payı da yok değildi… Bir erkeği bir anne yetiştirirken şekillendirebilirdi. Ama “kadın” hem olduğu gibi sevilmek isteyip hem de olmadığı gibi olmaya çalışarak erkeği değiştirmeye çalıştı. Değiştiremeyince bu müthiş bir narsistik zedelenme yaşattı, ağır depresyonlara girdi ve kapadı kendini romantik ilişkiye… Hiç aklına gelmedi; bunun onunla değil karşının karakteri ya da karaktersizliği ile ilgili olduğu (!) Kendi aradığı özellikleri bulamadığı bir adam için kendini kapattı kadın…
- Kadın oyunu fazla sevdi… Toplum buyurdu: “Kaçan kovalanır; zor kız ol”… Kadın sandı ki hep kaçar pozisyonda beklemeliyim, hep zor olmalıyım ki erkek bu sayede benim peşimden ayrılamasın! Ama aradığıysa gerçekten onu seven biriydi, sırf kovalamayı sevdiğinden onun peşinden koşan ya da kadının gerçekliğini değil de onu ulaşılması gereken bir hedef gibi gören bir adamın ilgisini çekti… Yine istediği gerçek sevgiden mahrum kaldı kadın… Erkeği zorladıkça zorladı… Sırf kovalamayı seven erkekse koşmaktan yorulan kadını yakaladığında bu sevda bitti!
- Kadın tek olmak arzusunda yanıp olmama ihtimallerini şakaya çevirdi… Erkek kadını elde ettikten sonra onun yanında başka kadınlara baktı aval aval ve onların nasıl göründüğünden bahsetti. Kadın içeride çok rahatsız olup dışarıda şakaya aldı bunları. Sözde feminist takılıp bunları duymaya maruz kalıp gülüp geçip önemsemiyormuş gibi davrandı. Her zaman dışarıda daha güzeli olacak, önemli olan bana duygusal bağı olması diye düşündü. Kadın beğeniliyor oluşunu sadece güzelliğine bağlayıp kendi değerini düşürdü. Oysa istediği onu o olarak seven ve gerçek değer veren biriydi…
- Kadın cinsiyetçi rollerden son derece rahatsızdı ama günlük hayatta yaşadıklarına göz yumdu. Sanki rahatsız oldukları ve günlük hayatta yaşadıkları ayrı iki şeymiş gibi davrandı. Kendine hayat arkadaşı, hayatı paylaşacak birini ararken tüm ev işleri, çocuk ve iş hayatını tek başına üstlendi. Erkek güçlüydü, maçoydu sözde, normaldi karışmaması ev işlerine. Asıl güçlü olanın kendisi olduğunu fark etmedi… Hayatı paylaşamadığı biriyle paylaşıyormuş gibi yaşamaya devam etti…
- Kadın psikolojik ağrılar duymaya başladı bedeninde… Çünkü mükemmel olup beğenilmek, tek olmak arzusu o kadar yoğundu ki içinde, hayal kırıklıklarını, yorgunluklarını, endişelerini ve yalnızlığını bedenine gömdü… Ve bedeni bu ağrılarla konuşmaya başladı… Sonra fark etti ki bu ağrılar evde kendine dokunulmaması için ikincil kazançlar yaratıyor. Ve hep bu ağrılar üzerinden bahaneler üretirken buldu kendini… Ağrılarsa zaten yakın olamadığı erkeği ondan bir kez daha uzaklaştırdı…
- Kadın gerçek beklentileriyle başlayamadığı ilişkisine gerçek olarak da devam edemedi. Çünkü baştan böyle kurmamıştı ilişkisini. Ne zaman gerçek isteğini arzusunu açsa cevap alamadı. Çareyi manipülatif davranmakta buldu. Fark ettirmeden istediğini yaptırmak için dolaylı bir ilişki biçimi kurdu ve yine gerçek kendi olamadı; oyuna döküldü ilişkisi… Kadın yazdı, kadın yönetti ve kadın oynadı. Ama nedense sonunda yine kadın mutsuz oldu!
- Kadın hem olduğu gibi sevilmek isteyip hem de bedenini nesneye dönüştürdü… Gerçekte alamadığı sevginin ve özenin acısını bedeninden çıkarttı. Oynadıkça oynadı bedeni üzerinde, yordukça yordu bedenini. Tüketti… Beyni unutmaya başladı. Ruhu ve bedeni birbirinden koptu. Bazen sırf erkek istiyor ve o başkasına gitmesin diye onunla sevişti(!) Kadın çok korktu, ya kaybederse erkeği diye. Oysa bilemedi ki kendi değeri buna bağlı değil, giden zaten onun için iyi bir seçenek olmayacaktı ve kadın güçlüydü. Ama hep kendine güçsüz muamelesi yaptı…
- Tüm duygularını içinde biriktiren, doğrudan değil de dolaylı ilişki kurmaya alışan kadın gerçek beklentilerini karşılayamayınca olmadık yerde olmadık hassasiyetler geliştirmeye başladı. Türk Dil Kurumu ise bunu “kapris” diye adlandırıp “geçici, değişken, düşüncesiz istek” olarak da tanımladı. Doğru yerde gerçek duygusunu ve isteğini belirtemeyen kadının ayarları bozuldu; nerede ne isteyeceği belli olmayan bir hal aldı… Oysa gerçek isteği olduğu gibi sevilmek olan kadın, asıl kendisi gerçekliğini kabul etmedi; kendini, bedenini olduğu gibi, koşulsuzca sevmemişti; hep öteki kadınlarla kıyaslamıştı. Erkek de her şeye “evet” diyen ve erkek ne derse yapan bu kadının dönüşümüne afallayıp kaldı:
“Bak bu yaptığın 1 değil, 2 değil, 3, 4 değil, 5, 6, 7, 8… kaaapris….
Güneşli bir akşam üstü
Sevgililer öpüşüyor yollarda
Güneşli bir akşam üstü
Yârim durup dururken bana küstü
Kaprislisin kaprislisin
Kaprislisin sevgilim
Kaprislisin kaprislisin
Ah kaprisli sevgilim
Kapris kapris, kaprislisin sevgilim
Kapris kapris, ah kaprisli sevgilim” *
*Yazıdaki başlık ve şarkı sözleri Mirkelam’ın söz ve müziğini yaptığı “Kaprislisin Sevgilim” adlı şarkıdan alınmıştır.
Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com