Skip to main content

Şaka Üzerine Yazmak

Konu başka olsa kim bilir ne de kolay olurdu yazmak… İçinde biraz hüzün, biraz acı, biraz da keder olsaydı ya da aşk olsaydı, ölüm olsaydı, çaresizlik olsaydı yazar da yazardım! Çok mu ciddi yetiştirdiler bizi yoksa ya da çok mu arabesk takılıyoruz, nedir bu vaziyet? Ankara insanı değil miyiz İstanbul’da ciddi ama iş kısmında etik kalan, Ankara’da da artık ayrı dünyadan görülüp oralı sayılmayan… Bir sürü makale okudum şakanın psikolojisine dair de bir ilham gelmedi. Şaka diye açtım, içinden gülmek, espri, kahkaha, eğlence gibi daha birçok kavram çıktı. Ne yazsam ne yazsam… 

Eğlenmek ve dinlenmek bir ihtiyaç olarak görülmezdi çocukluğumun evinde, boşsan başka bir şey yap ya da bittiyse her şey, uyu dinlen de yarına zinde başla… Tatillerimiz hiç planlanmazdı… Hal böyleyken her şeyi oyuna ve eğlenceye dönüştüren bir babam vardı. Evdeki en ufak bir şey şakaya dönüşürdü. Mesela neydi şakalar diye düşünürsem, sizi sokakta saklanıp korkutur, uyurken kulağınıza maydanoz sokar, hocalara yaptıkları muziplikleri anlatır güldükçe güldürürdü bizi. Evde güneş enerjisi patlar tavandan yağmur yağar, babam şemsiyeyle evde dolanıp bizi de şemsiyenin altında tutarak güldürürdü. Eve giren fareyi kanepeden çıkaramayıp kanepeyi balkona çıkarmışlığı vardı, şaka gibi dersiniz, yok yok gerçek ama çok komikti. Onun şakalarına kızmazdık, hatta şakacı yanı nasılsa bütün kuzenler, komşu çocukları bizim evde olmaktan mutluluk duyardı…

Şaka deyince başka ne geliyor aklıma gülümsemek… Hayatım boyunca gülümseyen bir yüzle tanımlanan bir kişi olarak ben de hep yüzü gülmeyen insanların neden yüzünün gülmediğini sorguladım. Ta ki çocukluğumdan beri… Demek ki gülümsemek bizim evde “çok normal” bir şeymiş, ötekini bilmiyor anlamaya çalışıyorum. Gülmek, gülümsemek de anneye dair aslında. Anneniz gülümsüyorsa bebekken görüyorsunuz ve siz de tekrarlamaya başlıyorsunuz bir şekilde. Bir de gülümsemediğim halde güldüğünü söyledikleri gözlerim vardı bir zamanlar… Tabi yaşam bunun da nasıl sönebileceğine dair örnekler sununca, insanların neden gülmediği ya da gülerken gülemez olduğunu da öğrenmiş oluyorsunuz. Gülümsemek, gülmekten daha naif ama varsa şakanız ya da komikliğiniz gülmeye de hazırsınız demek. Şakanın cevabı gülmekse, gülümsemek ondan hallice ve hazır, nazır. Hadi bakalım, bir adım daha yaklaştım şakaya… 

Ve en çok kahkaha attığım anlara bakınca, dürtüsel yanımı bırakıp şu kontrollü dünyada deli deli davranıp takıldığım dostane akşamlar geliyor aklıma. Konu şakaysa ilişkili elbet kahkaha. Ne de güzel şey şöyle dolu dolu bir kahkaha atmak geliyorsa içimizden. Koyver gitsin… Birileri sizinle dalga geçiyor, siz onlara takılacak bir yer bulabiliyorsunuz ve birlikte hem kendi düştüğünüz duruma hem de onlara gülebiliyorsanız ne ala… 

Şaka konu olunca, şimdi geldi aklıma, bence şaka kişisel bir şey… Herkes aynı şeye gülmez ya da güldürmez her şaka hepimizi… Artık nedense… Bir de bazen ince espri yaparsınız, biraz zekâ mı gerektirir yoksa ortak yaşanmışlık mı ne onu anlayan insanlar sayılı olur. Ve o sayılı insanlarla bunu paylaşmanın muazzamlığından o insanların da yeri ayrı olur. Hatta konuşmadan o kişileri güldürebildiğinizi bilip onlar varken o telden konuşmaya başlar, onlar güldükçe mutlu olursunuz…

Ama bazen de şaka değil de “şaka gibiler” vardır hayatta. Tam şaka denmez çünkü gerçektir ama trajikomik bir durumun içinde bulursunuz kendinizi. Şaka, sanki gerçek değil demekken “şaka gibi” de sanki gerçek olamaz anlamına gelir… Örneğin almanız gereken ruhsat için rüşvet isteyen bir belediyeden rüşvet vermeden ruhsat almayı başarıp zorunlu olarak gittiğiniz ruhsat töreninde belediye başkanının kameralara ve size kendine rüşvetçi dendiği ve bunun iftira olduğunu söylemesi gibi. Gerçek olamaz diyorsunuz, şaka değil gerçek!

Bir de her şeye gülen eden ve şaka yapanlar var. Sanki şakanın da bir yeri bir zamanı var. Her yerde her zaman her şaka tutmayabilir. Şaka sadece yapılmak üstüne ve karşılık beklenmeyen bir eylemse işiniz kolay, yapın geçsin ama bir cevap almayı bekliyorsanız gülünmesi gibi o da ayrı bir konu. Şakacı olmak, dikkatleri toplamak, kendine güldürmek de bir motivasyon kaynağı olabiliyor aslında. Bir de inanmazsınız belki ama sosyal kaygısı yüksek olan kişilerde de ilişki kurma biçimi hep şakalar üzerinden gidebiliyor çünkü ötekisi korkutabiliyor…

Şaka maka hayat geçiyor, gülmek lazım. Yazının başında üzerine rahat yazarım dediğim konulardan ibaret değil hayat. Yazamam deyince parça parça da mümkün oldu şakaya bir yerlerden yaklaşmak. Belki de çok gerçeğe takılmış kalmışız, her şakanın altında gerçek payı vardır deyip bir de oraya kafa yormuşuz. Şöyle bir bırakmamışız ki kendimizi ya da dalga geçilmeyi, kendimize gülmeyi çok kişiselleştirmişiz. Şakayı kaldıramamışız…

Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com