Belki de Yaşamaya Başlamam İçin Öleceğimi Hatırlamam Lazım
Bin bir emekle kurulan bir aile şirketinin tek erkek varisi olarak dünyaya gelseydiniz ve tüm aile, insan ilişkileriniz bu şirketin menfaati gözetilerek şekilleniyor olsaydı sizce nasıl bir hayatınız olurdu? Anneniz kendisinin ve sizin kaç yaşına geldiğinizi umursamaksızın size şirketle ilgili devamlı komutlar veriyor olsaydı… Oğlunuz, kızınız ve eşiniz sizden korkuyor ve şirketin menfaati için gerekirse gözünüzü kırpmadan onları işten atabileceğinizi biliyor olsaydı… Son derece varlıklı, iyi arabalara binen ve iyi evlerde oturan bir adamken etrafınızdakileri ne sevebiliyor ne de seviliyor olsaydınız… Etrafınızda dolanan tüm bisikletliler sizi öfkelendiriyor olsaydı sizce nasıl bir hayat olurdu bu yaşadığınız? İşte tüm bunlara cevap vermeye çalışan Yol Ayrımı, Şener Şen’in baş rol oyunculuğuyla kasım ayı itibariyle vizyondaki yerini aldı. Merakla beklenen film, belki de İstanbul’da çokça şahit olunabilecek bir aile düzeninin arka planını gözler önüne sererken, filmde baş rolü çeken Mazhar Bey’in arka planı sorgulaması ise bir gün ölümlülükle yüzleşmesiyle başlıyor…
Kozanlı Ailesi ve Mazhar Kozanlı
Kozanlı ailesi geçmişten bugüne tekstilde adını önemli ölçüde duyurmuş bir ailedir. Baba Kozanlı’nın ölümü üzerine tüm “imparatorluk” oğlu Mazhar Kozanlı’ya kalmıştır. Mazhar Bey bir kız, bir de erkek çocuğa sahiptir. Karakter olarak oldukça sert, empati ve şefkatten uzak biri olan Mazhar Bey, tüm odağını şirketin menfaatlerine çevirmiş, şirketin bekası için gerekirse başka şirketlerin batmasına vesile olmaktan, insanları zor duruma düşürmekten hiç mi hiç çekinmemektedir. Nitekim işten çıkartılan işçilerin her gün kapıda gördüğü protestoları ya da çorbasından taş çıktığı için kovduğu aşçı ona hiçbir şey hissettirmez. Oğlunun alkolik olduğunu fark eden Mazhar Bey’in konuya yaklaşımı şirkette içerse onu işten çıkaracağına dair bir uyarıdan ibarettir. Oğlunun neden alkole başladığı ve neye ihtiyacı olduğu Mazhar Bey’in umurunda bile değildir. Tüm “dünya” Mazhar Bey’in iki dudağının arasında dönmektedir. Ama nedense Mazhar Bey’in yüzü hiç gülmemektedir…
Bir gün “Yeni Hayat” isimli bir şirketi kendi bünyesine katabilmek için şirketin sahibiyle görüşmeye gider. Yine bu şirketi batırmak için de birçok bankayla anlaşmış ve bu şirkete kredi verilmesinin önüne geçmiş ve şirketi batağa sürüklemiştir. Şimdi de onu ele geçirmek için sahibi ile görüşmek ister; sahibi şirketi onlara satsa bile işçilerin işten çıkarılmasına razı olamayacağını söylemekte ve Mazhar Bey’in insana olan duyarsızlığına meydan okumaktadır. Mazhar Bey ise bu sözlerin hiçbirine kulak asmadan çekip gider oturdukları restorandan; arabasına biner ve yola koyulur. Bilmez ki “Yeni Hayat”ı ele geçirme arzusu onu yeni bir hayata doğru götürecektir… Yolda giderken yine tahammül edemediği bir bisikletli ile karşılaşır; dönüp ona ters ters bakarak önündeki tünele girer ve arkasından bir kaza sesi işitilir…
Mazhar Bey uzunca süren bir yatıştan sonra gözlerini açmıştır yatırıldığı hastanede. Arkasından gelen araçtaki kişi ise ölmüştür. Herkes onunla bol bol resimler çekinmekte konuştukça konuşmaktadır. Mazhar Bey’in gözünü açmasına aslında içten sevinen kimsecikler yok gibidir… Hiç kimsenin gözleri dolmamıştır; herkes kendi derdindedir tıpkı Mazhar Bey’in de onlara davrandığı gibi… Hastane sonrası eve çıkış ve toparlanma sürecinde Mazhar Bey düşüncelidir; ilk kez evin bahçesini, doğayı fark etmektedir. Ailesini ve etrafındakileri bir yabancı gibi izlemektedir. Ailesiyse onun bu haline anlam verememektedir…
Yeni Hayata Geçiş
Kaza sonrası artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz… Mazhar Bey kendi ihtiyaçlarına, etrafında dönen olaylara, doğaya, çıkardığı işçilere bakmaya başlar. Her gün şirketin kapısının önünde kendine söven işçi kadını merak eder ve onu takip etmeye, arabasından inip halka karışmaya başlar. Başkalarının yaşamlarına şahit oldukça içinde bulunduğu pozisyonu daha fazla sorgulamaya başlar. Tüm bu sorgulamaların üzerine bir gün tüm ailesini toplayarak kendi hisselerini devretmek istediğini işçileri ve ailelerinin hayatlarını da gözeterek yeni bir iş yapılanmasına geçmeye karar verdiğini açıklar. Ailesi duyduklarına inanamaz çünkü eğer bu söylediklerini yaparsa, Mazhar Bey çocuklarına ve eşine miras bırakmayacak, şirkette işçileri söz sahibi yapacaktır. Tüm aile buna karşı çıkar. Mazhar Bey ise “proje evlilik” olduğunu düşündüğü eşini de terk ederek boş olan başka bir evine yerleşir. Tabi zamanında görüşmediği eski dostu Altan da bu süreçte bol bol iletişim kurduğu kişiler arasına yerleşecektir. Ancak özellikle annesi başta olmak üzere tüm aile Mazhar Bey’in şirket için düşündüğü bu köklü değişikliği engellemek için her yolu deneyeceklerdir. Ancak Mazhar Bey zor da olsa filmin sonunda kendince varmak istediği yere gelecektir. Peki tüm bu süreçte neler olmuştur? Mazhar Bey’in hayatı algılayışındaki bu değişikliğin arkasında ne vardır?
Gelişim Evreleri ve Mazhar Bey
Erikson’a göre (1959), insan gelişimi sekiz evreden oluşur. Bu gelişim evreleri içinde bulunulduğu yaş dönemine göre içinde aşılması gereken bir çatışma barındırır. Her dönemdeki çatışma ayrı ayrı çözümlendiğinde bir sonraki basamağa daha sağlam geçilecektir. Ancak bir gelişim evresindeki çatışma o dönem koşulları içinde çözülemediyse daha sonra da çözümlenebilir. Ancak çözümlenemeyen her dönem bitmemiş bir mesele gibi de kişinin peşinden gelecektir.Peki, Mazhar Bey bu gelişim evrelerinin acaba neresinde yer almaktadır?
- Temel Güven ya da Güvensizlik (0 – 1 Yaş)
Bu yaş döneminde bir bebeğin ihtiyacı olan annesi tarafından tutarlı bir şekilde sevilip korunup beslenmesidir. Bu şekilde davranılan bir bebek ihtiyaç duyduğunda onu gözeten ve ihtiyaçlarına cevap veren birinin varlığının güvencesiyle temel güven duygusuna sahip olacaktır. Eğer bu şekilde bir annelik görmediyse onda güvensizlik duygusu oluşacaktır. Mazhar Bey’e bu açıdan baktığımızda, aslında annesi tarafından somut anlamda bir bakım gördüğü düşünülebilir. Ancak film boyunca aldığımız mesajlardan annenin hayatta en önem verdiği şeyin bu aile şirketi olduğudur. Oğlunu da eşini de her zaman bu şirketin gerisinde tutmaktadır. Oğlunun gerçekte neye ihtiyacı var ve ne istiyor umurunda bile değil gibidir. Ancak kendi doğruları ve istekleri olursa oğluyla ilişkisinde tatmin olmaktadır. Bu da her ne kadar Mazhar Bey’in annesini somut anlamda varmış gibi gösterse de onun sevgi kapasitelerinde yoksun oluşu Mazhar Bey’in hayata dair temel güven duygusunun çok da sağlıklı bir yerde olmadığını düşündürmektedir. Belki de Mazhar Bey sevgiden yoksun bu aile içinde güvende hissedebilmek için ailesinin devam ettirdiği şirket işleyişini aynen yürüterek onay, kabul ve ilgi almayı başarmıştır. Ama maalesef bu da koşullu bir ilgi ve onayı beraberinde getirmiş; kendi olabilmesine izin vermemiştir.
- Özerklik ya da Utanç/Şüphe (2 – 4 Yaş)
Bu dönem, çocuğun konuşmaya ve yürümeye başlaması ile anneye olan bağımlılığının azalmaya başlamasını beklediğimiz evredir. Bu dönemde ebeveynler çocuğun tek başına hareket etme becerilerini desteklerlerse (örneğin, çocuğun kendi yemek yemeye çalışmasına izin vermek) çocuk kendi ayakları üzerinde durup bağımsızlaşabilecektir. Ancak aşırı kontrol ve eleştiri ile çocuğun tek başına hareket etme deneyimleri engellenirse çocuk kendi başına bir şey yapabilmek açısından kendinden emin olamayacak kendine karşı kuşku ve utanç duyguları taşıyacaktır. Yukarıdaki iki evre de temel güvenin oluşabilmesiyle ilgilidir. Ancak ilkinde çevreye ve ötekilerine güvenebilmek söz konusuyken ikinci evrede kişinin kendine güveninin gelişimi söz konusudur. Bu açıdan bakıldığında Mazhar Bey’in iş yerinde sorumluluk alma, bir organizasyonu yönetme açısından kendine olan güveninde bir sorun yok gibidir. Hatta arayıp ne yapacağını ona söyleyen annesini bile durdurup ne yapılacağına kendi karar vereceğini söylemektedir.
- Girişkenlik ya da Suçluluk (4 – 6 Yaş)
Bu yaş dönemi bir çocuğun cinsiyetini sorguladığı ve merak duygusunun öne çıktığı bir dönemdir. Bu dönemde çocukların soruları sabırla cevaplanır ve onun dünyaya olan merakına ve keşfetme ihtiyacına saygı gösterilebilirse, çocuğun daha sonraki hayatında girişkenlik yanı desteklenmiş olacaktır. Ayrıca çocuğun keşfetme ihtiyacına gösterilen özen de çocuğun empati becerisinin de gelişmesini sağlayacaktır. Eğer bu dönemde katı ve cezalandırıcı olunursa çocukta kendi ihtiyaçları ve merakıyla ilgili suçluluk oluşacak, kendisi de ötekilerle ilişkide empatiden yoksun, suçlulukla baş edebilmek için gerçekliği çarpıttığı bir algı biçimi üretecektir. Mazhar Bey’e bakıldığında hem annesi hem de kendi davranışları incelendiğinde son derece katı bir ebeveynlikle büyütüldüğü aşikardır. Mazhar Bey’in film boyunca bisikletlilere olan öfkesi sanki tam bu dönemle ilişkilenmektedir. Bu yaş dönemlerinde bisiklete binmek istemiş ancak babası tarafından cezalandırılıp bisikleti elinden alınmıştır. Bu dönemdeki suçluluk duygularını (ebeveynin istediği gibi olamama) sonraki hayatında bisikletlilere gıcık olmakla bastırılabilmektedir. Halbuki o dönemde bisiklete binmesinde hiçbir anormallik yoktur ancak muhtemelen o dönemde babasına karşı çıksa korkacağı bir pozisyona geçeceği için bunu kendisinin hatası olarak görme yoluna gitmiştir. Bu sebeple de kuralın dışında olan herkese oldukça katı davranarak kendine yapılanı doğru kabul edip bu suçluluktan uzaklaşmaktadır. Aynı zamanda kendi ve ötekinin ihtiyaçlarına da uzak durarak gerçeklikten uzaklaşan bir kurgu içinde yaşamaktadır.
- Başarı ya da Aşağılık/Yetersizlik (6-12 Yaş)
Bu dönem çocuğun hayatında öğretmenlerin önem teşkil ettiği bir dönemdir. Bu dönemde öğretmenlerin ya da ebeveynin sonuç odaklı değil de süreç odaklı bir yaklaşımla çocuğun okul ve performans ile ilgili çabalarını destekledikleri bir ortam yaratılabilirse çocuğun kendine güveni artacaktır. Eğer sonuç odaklı giderek çocuğun çabalarının önemsenmediği, eleştirilip küçümsendiği ve hep yapılamayanlara odaklanılan bir tutum benimsenirse çocukta aşağılık kompleksi ve yetersizlik duygularının oluşması söz konusu olur. Mazhar Bey’e baktığımızda her ne kadar filmde okul hayatı ile ilgili doğrudan açık bilgilere sahip değilsek de iş yerindeki tutumu ve pozisyonundan başarı duygusuna sahip olduğu söylenebilir. Ancak onun sahip olduğu başarı sadece sonuca endeksli gibi görünmektedir. Bu da her ne kadar onda aşağılık duygusu olduğunu düşündürtmese de almaya çalıştığı Yeni Hayat adlı şirketi elde edememe durumunun onda yarattığı sıkıntıyı veya bir sonuca ulaşmak için etik dışı davranacak kadar sonuç odaklı bir başarı ihtiyacına sahip olduğunu düşündürmektedir. Mazhar Bey’in başarı ihtiyacı onun tüm hayatının önünde gitmektedir. Çünkü başarılı olması onun varlığının kabul gördüğü tek noktasıdır.
- Kimlik Kazanımı ya da Kimlik Kargaşası (12-18 Yaş)
Ergenlik dönemi, çocukların ebeveynlerinden ayrışarak ben kimim sorusuna cevap aradıkları bir dönemdir. Tabi bir yandan da çocuğun “ben tek başıma yapabilirim” demeye çalıştığı da bir dönemdir. Ebeveynin etkisinden uzaklaşmaya çalışarak ve bağımsız olabildiğini kendine ve ötekine ispat etmeye çalışan ergen, ebeveyniyle çatışır. Bu dönemde çocuğun bağımsızlaşma hareketlerine saygı duymak ve onun kendini bulma çabalarına destek olmak önemlidir. Bağımsızlaşan ergen ancak kendini bulma hareketlerinden sonra yetişkin olmaya geçebilecektir. Bağımsızlaşmasına ve ayrışmasına izin verilmeyen ergen bir rol karmaşası içinde kalacaktır. Mazhar Bey’in aile şirketini tüm sevabı ve günahıyla devam ettirmesi, anne ve babasının ideallerine sıkı sıkı bağlıyken ben ne istiyorum sorusunu hiç sormaması ve bu sert adamın yalnız başına uyuyamaması bu dönemi sağlıklı bir şekilde çözümleyemediğini bize düşündürtmektedir. Nitekim evliliği de işi de hayatı da hep ailesinin özellikle de annesinin istediği doğrultuda gerçekleşmiştir. Geçirdiği trafik kazası sonrası şirketle ilgili yapmak istediklerini ortaya koyarken çocuklarının ne hissedeceğinden uzak tüm ailenin tersine bir şey yapma arzusu sanki Mazhar Bey’in geç ergenlik yaşar gibi bir pozisyona geçtiğini düşündürmektedir. Çünkü ergenler de kimi zaman kendilerine iyi mi kötü mü geleceğini sorgulamadan sırf bağımsız olduklarını kendilerine ispatlamak için ailenin isteğinin tersini yapmaya giderler. Mazhar Bey de şirketle ilgili yeni bir yapılanmaya gideceğini bildirdikten sonra ailesiyle orta yolu bulmaya hiç mi hiç yaklaşmamış; kendi bildiğinde bir ergen gibi diretmiştir.
- Yakınlık ya da Yalıtılmışlık/Uzaklık (18 – 40 Yaş)
Bu dönemde beklenen, kişilerin duygularını açıp paylaşabildiği, çıkara dayanmayan yakın ilişkiler deneyimlemesidir. Bu, hem arkadaşlarla hem de romantik partnerle kurulabilecek ilişkilerle mümkündür. Yakınlaşma romantik partnerle olduğunda zayıf yönlerin, sırların bilinip karşılıklı kabul edildiği bir aile kurmaya doğru götüren bir ilişkiyi içermektedir. Eğer bu dönemde kişi gerçek duygularını paylaşabildiği yakın ilişkiler kuramaz ve ilişkiden kaçınırsa bu onu yalnızlığa götürür. Mazhar Bey’in kendi duygularını açamadığı şirket menfaatleri için evlendirildiği bir eşi vardır. Kaza sonrası eşiyle diyaloglarında “ben aşk nedir bilmem ki” diyerek evden gidiyor oluşunun bir başka kadına dayanmadığını anlatmaktadır. Nitekim eşi Mazhar Bey’in duyguları, sırları ve zayıflıklarına şahit olmamıştır. Aslında onu mutlu etmeye çalışmaktadır ancak ne kendisi Mazhar Bey tarafından görülmekte ne de Mazhar Bey ona kendini açmaktadır. Yani sözde bir evlilik yakınlıktan yoksun ilişkiler hâkim olmuştur. Mazhar Bey’in kaza sonrası görüşmeye başladığı arkadaşı Altan ile olan diyaloglar, içerisinde sevgiyi, hoşgörüyü, emeği, zayıflıkları, eleştirileri ve duyguları barındırmaktadır. Bu anlamda bakılınca tam anlamıyla yakınlık yaşayabildiği tek kişi Altan gibidir, Mazhar Bey’in.
- Üretkenlik ya da Durgunluk (40 – 65 Yaş)
Bu yaş döneminde olması beklenen kişinin bir şeyler üretmesi, başkaları için gerekli olduğuna dair bir duygu yaşamasıdır. Aksi durum olduğunda, kişi içine kapanır ve hayatında bir durgunluk yer kaplar. Mazhar Bey şirketiyle uğraşlarında son derece üretken ve belki istese de istemese de ailesine ve çalışanlara fayda sağlamaktadır. Bu anlamda aktif bir dönem geçirdiğini düşünebiliriz. Ancak işinin çoğu zaman kendisinin ve başkalarının istek ve ihtiyaçlarının çok önünde olmasının farklı nedenleri vardır. Mazhar Bey işkoliklikle belki de sevgisiz ve yalnız hissettiği bu yaşantısının onda uyandırdığı olumsuz duygu ve acılardan kaçınmaktadır. Belki de bu sayede ölümlü olduğunu yani insan olduğunu unutarak büyüklenmeci bir tavırla kimseyi tanımamaktadır. Çünkü insanlığını hatırlarsa hissetmeye başlayacaktır; aile içindeki sevgisizliği, kızgınlıklarını, suçlulukları, ihmal edilmişliğini, yalnızlığını… Kendini işine bu kadar kaptırması bütün anlamı oraya yatırması, bir makineymiş gibi işi hayatın merkezine koymasını onu müthiş bir kaçınma içinde tutmaktadır. Çünkü acı bir gerçek ki annesi onun varlığını sadece aile şirketine olan itaati ile tanımlamaktadır. Koşulsuzca sevilmemiştir Mazhar Bey. Anne için şirket menfaati öylesine önemlidir ki oğlunu akıl hastanesine yatırtırken bile hiç mi hiç huzursuzluk hissetmemektedir. Böyle bir ailede büyümüş bir adamın da tüm varlığını bu şirkete bağlaması ve öleceğini unutması oldukça anlaşılırdır. Ancak trajik olansa kendi de kendini bu şirketle tanımlayıp var ettikçe aslında kendi olamamakta ve hayatı yaşayamamaktadır.
- Benlik Bütünlüğü ya da Umutsuzluk (65 Yaş – Ölüm)
Kişi altmış yaşla birlikte ölüme yaklaştıkça artık eski enerjisinin olmadığını, içinden bir şeyler yapmak gelse de yapamadığını fark eder ve geçmişten bugüne ne kadar mutlu ve tatmin edici bir hayat sürdüğünü sorgulamaya başlar. Eğer kişi geçmiş yaşantılarıyla ilgili “iyi ki de böyle yaşamışım” der ve yaşantılarını kabul edip onaylarsa benlik bütünlüğüne ulaşır. Ancak o güne kadar yaşadıklarından memnun olmaz ve hayatının boşa geçtiğini düşünürse büyük bir umutsuzluk içine girer. Mazhar Bey’in bu dünyadan gitmeden böyle büyük bir sorgulamayı yapabilmesi “Yeni Hayat”ı alabilmek üzere uğraştığı bir günde geçirdiği kaza ile mümkün olmuştur. Mazhar Bey henüz o güne kadar ben nasıl bir hayat yaşadım veya yaşıyorum diye hiç sorgulamamıştır; işkoliktir, hiç ölmeyecek gibi şirketi daha da büyütme derdindedir. Ancak geçirdiği kaza ona büyük bir fırsat tanımıştır. Mazhar Bey bilinci kapalıyken kendi bedeninin dışına çıktığını hissettiği ve kendine baktığı bir an yaşamış ve gördüğü tabloda insanlara yaptıklarından, ailesinin yaptıklarından en önemlisi de kendine yaptıklarından hiç memnun olmamıştır. Ve hayata döndüğünde artık bir kere yüzleşmeye başladığı gerçeklikten kopamaz. Ölüm ona değince faniliğini hatırlamış ve hissetmeye başlamıştır bir kere. Bu da ona yeni bir hayatın peşinden gitme cesareti verecektir. Belki de ölmeden önce bu sorgulama ona en azından kalan zamanını tatminkâr geçirebilmesi için fırsat verecektir.
Son Sahne Son Söz!
Ölümlü olduğunu hatırlamak yaşama cesaretini tetiklemiştir Mazhar Bey’in. Ailenin bütün sırlarını, olumsuzluklarını, suçlarını ortaya dökmüştür ve artık tertemiz bir yerden bir hayata başlamak peşindedir. Ancak geçmişte yaşanmamış çok şey vardır. Hiç sevgi almamıştır ki sevgi verebilsin; hiç yakından, gönülden ve koşulsuz bir ebeveynlik görmemiştir ki kendi de böyle bir ebeveyn olabilsin… Bisikletine, kendi isteklerinin peşine takılmıştır; ergenliğini yaşamış aile ile çatışmış ve bağımsız bir kimliğe yönelmiştir. Kim bilir çocukluktaki, ergenlikteki, yetişkinlikteki boşlukları tamamlayabilmesi ve giderebilmesi ne kadar zamanını alacaktır ya da kim bilir ne kadarının eksiğini giderebilecektir bilmiyoruz. Ama ölümlülüğünü hatırlayınca yaşamaya başlamıştır Mazhar Bey. Peki Mazhar Bey’i izleyen sizler? Siz ne zaman yaşamaya başlayacaksınız?
Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com
Kaynak: Santrock, J. W. (2011). Life-span development. New York: McGraww-Hill.