Skip to main content

“Asabiyim” Filmi için Kısa Psikolojik Bir Yorum


Bir romantik partneriniz olsa, haksızlığa uğradığında ses çıkaramasa, sevgisini gösteremese, öfkelendiğinde ortaya koyamasa ne yapardınız? Adam Sandler (Dave) ve Jack Nicholson’un (Dr. Buddy) baş karakterlerini canlandırdığı “Asabiyim”, filmi işte tam da bu soruyu cevaplamak üzerine karşımıza çıkıyor. Her şey bir gün, sevgilisinin “duygu ifadesiz” tavırları için çözüm arayan şevkatli ve duyarlı Linda’nın Dr. Buddy’den yardım istemesi üzerine başlıyor ve keyifli bir senaryo akışıyla bizi içine çekmeyi başarıyor Dave’in hayat öyküsü…

Film, Dave’in çocukkken sevdiği kızı sokakta öpmek üzereyken yaramaz bir çocuğun gelip onun şortunu indirmesi ve herkesin onun cinsel organına bakıp alay etmesi ile başlıyor. Yaşanan bu travma, yetişkin Dave’in hayatında duygu ve düşüncelerini ifade etmemek ile boy gösteriyor. Ardından Dave’in, iş için bindiği uçakta üstüste aksilikler ile karşılaştığını görüyoruz. Önce yerinde başka birinin oturduğunu görmesi ve o kişinin yerinden kalkmak istememesi, oturduğu diğer koltukta yanındaki adamın kahkaha ile film izleyip onu uyandırması, sonrasında da hostesten talep ettiği kulaklığın bir türlü ona ulaştırılmaması ve Dave’in hostesin koluna dokunması ile Dave’in mahkeme salonunda başkalarına zarar vermekten suçlandığına şait oluyoruz. Her ne kadar kimseye bir şey yapmadığını ifade etmeye çalışsa da hakim Dave’i suçlu buluyor ve onu Dr. Buddy’nin öfke kontrol grubuna gitmeye mahkum ediyor. Bunun üzerine istemeye istemeye Dr. Buddy’nin öfke kontrol grubuna dahil olan Dave bir süre sonra Dr. Buddy ile evini paylaşmak zorunda da kalıyor…

Öfkeyi Fark Edebilmek ve Dave

Genellikle toplumda pozitif olarak algılanan duygular (örn: mutluluk, coşku, ilham) kabul edilip sevilirken negatif olarak algılanan üzüntü, öfke, kaygı gibi duyguların varlığı çok da kabul görmez; mümkünse bunları yaşamak da istemez kimse… Ancak hem pozitif hem de negatif gibi görünen duyguların hepsi son derece doğaldır ve yaşanan duruma özgü olarak doğal ritminde çıkmaları kaçınılmazdır. Öfke de yok sayılamaz duygulardan biridir. Onu engellemek ve ondan kaçınmak da mümkün değildir. Öfkeyi ifade edebilmenin ilk aşaması önce öfkeyi fark etmekte yatmaktadır. Filmde de Dave’in sınırlarını zorlayarak onun öfkesini fark etmesini sağlamaya çalışmıştır Dr. Buddy; Linda ile ilişkisi varmış gibi davranmış; Dave’in evinde yaşayarak yatağını bile elinden almıştır. İşin aslı öfkelendiğinde bunu fark etmeyen Dave’in bu öfkesinin çıkması için sınırlarını oldukça zorlamıştır.

Dr. Buddy’nin söylediği gibi öfkenin nasıl ifade edildiği kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Bazı insanlar öfkesini dışa yönelterek, kontrolsüz ve patlamalar şeklinde yaşarlar; filmde de Dave’e öfke arkadaşı olarak atanan Chuck tam bu gruba girmektedir. Bazılarıysa öfkelerini içe yöneltir; ifade etmekte zorlanır; sahip oldukları içsel kurallar nedeniyle açığa vuramazlar. Bu kişilerde öfke birikmeye devam eder ve fiziksel semptomlar şeklinde kendini göstermeye başlar ve günün birinde kendilerini doktorda bulduklarında, doktor “Senin rahatsızlığın tamamen psikolojik!” dediğinde etraftakindeklerin “Ya bu sakin adamın ne sıkıntısı olabilir ki!” diye şaşırır kalır. Dave tam bu kategoriye girmektedir; içinde bastırılmış bir öfke taşımaktadır. Dave bununla çekilme, inkar ya da görmezden gelme yoluyla baş etmeye çalışmaktadır. Aslında hayatının birçok alanında haksızlığa uğramışlık ve engellenmişlik yaşamaktadır. İş yerinde Dave’in yaratıcılıklarından fayadalanan ve buna rağmen onu terfi ettirmeyen patronu ve Linda’yı Dave’den almaya çalışan Andrew onu içten içe kızdırmaktadır. Ancak bu gidişata “dur” diyememektedir. Öfkenin içe de dışa da yönelmesi öfkenin sağlıklı baş etme şekilleri değildir. Bunun yerine öfkeyi kontrollü ifade etmeyi öğrenmek gerekir. Kontrollü ifade etme biçiminde bir tarafı suçlamak, onu yenmek gibi bir durum yoktur. İki tarafın da kazanacağı bir iletişim yaratmak esastır. Buna göre kişi karşıdakine bağırıp çağırmadan, onu suçlamadan öfkelendiğini bildirmelidir.

Öfke çok hızlı aktive olan bir duygudur. Bu sebeple özellikle öfke yoğun bir şekilde ortaya çıktığında herhangi bir davranışta bulunmadan önce çoğunlukla rahatlamak için nefes egzersizi önerilmektedir. Filmde öfke kontrol grubundaki kişilerin sakinleşmek için kullandıkları “Goosfraba” sözcüğü aslında telafuz edilirken derin nefes alınmasını sağlayarak yatıştırıcı bir etki yaratmakatdır. Yatıştırmayı sağlamanın amacıysa öfkenin aktivasyonu ile ani davranış ve kararda bulunulmasını önlemektir. Biliriz ki çoğu zaman öfkelenen insanlar ne için öfkelendiğini ve aslında nasıl bir sonuç istediğini unutur ve öfkelendiği kişinin canını acıtmaya çalışır; iş güç mücadelesine döner.

Öfke kontrolünde kişilerin duygularını paylaşmasını engelleyen etkenleri bulup ortaya çıkarmak da önemli olabilir. Filmde Dr. Buddy çocukluğunda yaşadığı travmayla yüzleşmesi için Dave’i, onun şortunu indiren çocuğun yanına götürmüştür. Dave yıllar önce ifade edemediği öfkesini burada ortaya koyabilmiştir. Bu da Dave’in kendine güvenini artırıcı bir etki yaratmıştır. Bunun yanı sıra kimi zaman kişinin olayları algılama biçiminin gerçeklikten uzaklaşması da gereksiz bir öfkeyi doğurabilir; bu algının gerçekçiliğinin sorgulanması ve yeniden yapılandırılması da öfke kontrolü için önem taşır.

Fimin sonunda duygularının farkında olan ve onları ifade edebilen Dave, elinden kaçırmak üzere olduğu sevgilisini kazanmış, iş yerinde kendine yapılan haksızlığı ve terfi alma talebini dile getirmiştir. Her ne kadar Dr. Buddy’nin Dave için yaptıkları gerçek hayatta birebir mümkün olmasa da psikoterapi süreçlerinde yapıldığı gibi birikmiş öfkenin nasıl tedavi edildiğine keyifli ve umut verici bir şekilde cevap vermiştir…

Kaynaklar

Özmen, A. (2006). Uygulamalı grup rehberliği programları dizisi: Öfke ile başa çıkma. Nobel Yayın: Ankara.

Thomas, S. P. (2001). Teaching healthy anger management. Perspectives in Psychiatric Care, 37(2), 41-48.