Armağan
Ve ben gerçekten seni hiç ama hiç üzmek istemedim diye başladı kara pelerinli, derin bakışlı ve uzun
sakallı adam cümlelerine… Bütün meselem kendimleydi, nereden, nasıl, ne biçimde buraya geldim
bilmiyorum… Kendim diye bildiklerim anladım ki bana ait değil… Peki, ben kimim? Ne tuhaf değil mi insanın “kendi” dediği şey ona aslında en yakınken, ne olduğunu anlamakta ve aradığı şeyi bulmakta bu kadar zorlanması… Yöntemler aradım, acaba nasıl, ne şekilde, hangi referans noktasıyla, hangi yoldan giderek kendimi bulacaktım… Benzer deneyimler yaşamışlara, filozoflara, analistlere, güvendiklerime sordum, o anlatılan bana yakındı ama tam “ben” değildi, bazı yerleri uyuyor bazısı uymuyordu… Geceleri kendimle baş başaydım, hesabım büyük hesabım uçsuzdu… Peki bu yolu nasıl bulacaktım?? Zorladım kendimi, seni…daha farklı olabilmesi için daha da istediğim şeyi alabilmek için… Niye biliyor musun çünkü çok “değerliydin” ve ne varsa kalan her şeyi bu değerden alabilmek istiyordum. Zamanla anladım ki oysa zaten alabildiğim yerden almalı, zaten alabildiğim yerde olmalıydım… Ama ben planı tersten kurmuştum çünkü hem coşulan hem büyük bir çekim hissedilen hem güven veren hem iyi insan olan birini hayatımda hiç görmemiştim! İyi özellikleri olan birinden de bu duygular neden alınmasın diye düşünüp seni ve kendimi zorladım da durdum…
Ve geçenlerde fark ettim ki herkesin her şeye hakkı vardı… Dürtüsel olmaya, çıldırtmaya, hatalar
yapmaya, öfke patlamasına, yalan söylemeye, olayları çarpıtmaya, talep etmeye, zorlanmaya, istemediği bir şeyi yapmamaya, hatta kötülük yapmaya herkesin hakkı vardı… Ama benim hiçbir şeye “hakkım” yoktu! Ben içimdeki yüksek standartlardan dolayı hep en ideali bulmaya, hep geliştirmeye, hep kendimi zorlamaya çalıştım da durdum. Mücadelemi hep kendimle savaşım üstümden verdim. Evet Yüksek Standartlar şemam sayesinde belki kimsenin cesaret edemediği, sorumluluğunu alamadığı karanlık yollardan geçip daha ileriye de gittim… Ve bundandır, artık öyle bir yere geldim ki bulamadığım bir şeyin yerine başka bir şey koyarak yaşayamıyorum.
Aşırı işle meşguliyetle dolmuyor başka ihtiyaçlar… Ve dedim ki “benim de hakkım var”! “Benden de bu kadar çıkıyor” demeye, bunca çabadan sonra çıkmıyorsa, “ben de böyleyim” demeye! Bütün bunları düşünürken neydi referans noktası, nereden yola çıkarak, neye bakarak doğru yol alacağım diye de çırpınıp durdum…
Önceleri aradığımın ne olduğunu bilmeyerek tersten gidip “iyi gelmeyenleri eleyerek” doğruyu
bulacağım sandım… Sonra karşıdan ne geliyor, o ne istiyor, ne söylüyor duymaya çalıştım… Bunca zaman çok çabalamıştım ya belki bu sefer de ben bir şey yapmadan evrenden kendi kendine cevap gelir diye, bir işaret bekledim… Ama çözümsüzce, çaresizce, arafta geçen bir sürecin içinde bir gün bir ses duydum: Farklı bir şey istemek senin hakkın, zorlama, sen de böylesin, olduğun gibi hepsi bu… Ve sadece “kendimi kabul” ile başladı bir şeyler… Ve bundandır ki bu yollara çıkıp değişimin kıyısına gelen ve artık değişmekten başka çaresi olmayan yolcu’ların şema yoluyla kendini anladıktan sonra neyi referans alabileceklerini yazdım da durdum… Ve işte şimdi her bir şema için sağlıklı yolun ne olduğunu düşünen kişiye, şemanın dediği gibi davransa da şemadan kaçsa da şemayla savaşsa da şemanın kişinin kendisini yönettiğine ve cevabın nerede gizli olduğuna dair bir işarette bulunmak istedim. Çünkü ben bunca acıdan, yoldan, sızıdan, yaşanmışlıktan geçtikten sonra sana bir şey bırakmak istedim…
Duygusal Yoksunluk şeman, ya seni hep yalnız hissettiren ilişkilere çekecek ya yalnız hissetmeyim diye
ilişkiden kaçmana sebep olacak ya da aşırı talepte bulunarak yalnız hissetmemenin yollarını aratacak… Boş ver onu, sen ne istiyorsun senin de ihtiyacın var?
Varsa eğer Terk Edilme şeman ya zaten ortada olmayan seni bırakıp gidecek kişiler her zaman çekici
gelecek ya terk edilmemek için hiç ilişkiye girmeyeceksin veyahut o seni terk etmeden sen terk edeceksin ki acı çekmeyim diye ya da sen aşırı talepte bulunarak sürekli terk edilip edilmediğini kontrol etmeye çalışacaksın…Dinleme! Sen ne istiyorsun senin neye ihtiyacın var?
Yüksek Standartlar şeman, hiçbir zaman azla yetinmeyecek, hep birinci ol hep daha iyisini yap deyip
başardıklarının tadını çıkarmana izin vermeyecek. Ya da her girdiğin işte aşırı mükemmeliyetçilik beklediği için kaçınıp duracaksın işlere girmekten veyahut senden bir şey beklemesin diye içindeki bu şema, öbür uca geçip hep elinin ucuyla özensiz yapacaksın… Sallama! Bu hayat senin, sen de istiyorsun senin neye ihtiyacın var?
Karamsarlık şeman, hep hayatın olumsuzuna odaklanmanı isteyecek veyahut negatif bir şey çıkabilir
diye kaçacaksın belki bir şeyler okumaktan bir şeyler izlemekten… Ya da hiç hayatta negatiflik yokmuş gibi sadece pozitiflere odaklanacaksın, bu negatif yanınla başa çıkabilmek için… Bırak! Sen ne istiyorsun senin neye ihtiyacın var?
Kapıldıysan Dayanıksızlık şemasına, kaygı dolu olacak her şey, çok korkacaksın kötü bir şey gelebilir
diye başına… Veyahut kötü bir şeyle karşılaşma duygusu ile başa çıkmadığın için hep kaçınacaksın olası kötü ihtimali olan şeylerden… Ya da düşüncesizce başına bir şey getirebilecek kadar riskli davranışları alıp ben hiç kötüye odaklanmam deyip öbür uca geçeceksin. Kendini kandırma! Sen ne istiyorsun senin neye ihtiyacın var?
Baskınsa Haklılık şeması hayatında, hep özel olmanın ayrıcalıklı olmanın peşinden koşacaksın veyahut
özel ayrıcalıklı hissetmediğin hiçbir işin içine girmeyip en uçta da hep başkalarını haklı görüp onlara özel
hissettirmeye çalışmakla uğraşacaksın… Yapma! Sen ne istiyorsun, senin neye ihtiyacın var?
Yetersiz Özdenetim şeması girdiyse dünyana yaptığın işin sorumluluğunu özenle yerine
getiremeyeceksin veyahut yaptığın işi hakkıyla yapamayacağını düşünüp birtakım işlerden kaçacaksın, işin öbür ucundaysa işini aşırı abartıp en ufak bir esnemeye izin vermeden çok katı bir kontrol ve mükemmeliyetçilikle işlerini yapacaksın… Kendini aldatma! Sen ne istiyorsun, senin neye ihtiyacın var?
Başarısızlık şeması aktifse hayatında, hep diğerlerine göre kendi yaptığını azımsayacaksın veya “ben
zaten yapamam, başarılı olamam” diyerek girmeyeceksin hakkın olan işlerin altına belki de öbür uca geçeceksin, sırf başarılı olduğunu ispat etmek için elindeki görevi abartıp kendini perişan edeceksin… Uydurma! Sen ne istiyorsun, senin neye ihtiyacın var?
Kusurluluk şeması dahil olduysa dünyana, kendini hep defolu ve değersiz hissedeceksin, kusurların
çıkmasın diye ortaya insanlarla yakınlaşmaktan köşe bucak kaçacak veya başkalarının değersizliklerini öne çıkarıp kendininkinden uzaklaşmaya çalışacaksın. Abartma! Sen ne istiyorsun, senin neye ihtiyacın var?
Cezalandırıcılık şeman varsa, hep hata yapmaktan korkup çok acımasızca eleştireceksin kendini veya
hata yaparım diye karar veremeyip işlerden kaçacak ya da son derece affedici olacaksın aşırı bir şekilde
başkalarına… Yargılama! Sen ne istiyorsun senin neye ihtiyacın var?
Bir başka şemanın adı Fedakârlık… Düştüysen sen de bu duruma ya hep başkalarını önceliklendirip
atacaksın kendini arkaya ya feda etmekten çekindiğin için girmeyeceksin hiç yakınlaşmalara veyahut “sadece bana göre” deyip sadece kendine göre davranıp geçeceksin öbür uca… Yıpratma! Sen ne istiyorsun senin neye ihtiyacın var?
Yakalandıysan İç İçelik şemasına, başkalarından ayrışmayı sadece kendin istediğin için adım atmayı
başaramayacak ya da bağımsızlık gerektiren işlere girmeyerek başkalarından ayrı aşamadığın gerçeğiyle
yüzleşmekten kaçınacaksın veya ben tamamen her şeyi kendi başıma yaparım deyip başkalarıyla yapışmaktan kaçarken kendi başına kalacaksın. Yok olma! Sen ne istiyorsun, senin neye ihtiyacın var?
Onay/Statü Arayıcılık şemasıysa başındaki ya adım atarken “el alem ne der” diye düşünmekten kendini
alamayacak, her şeyleri diğerlerinin gözünde olmak üstünden kurgulayacak ya başkalarından değerlendirme alacak işlere hiç girmeyip ya da ben sadece “kendime göre” yaparım deyip yalnızlaşacaksın… Zorlama! Sen ne istiyorsun, senin neye ihtiyacın var?
Duyguları Bastırmaysa şeman büyük ihtimalle ihtiyaçlarının hiç ama hiç farkında olmayacak, bedensel
ağrılar ve sızılar üstünden ihtiyacın ortaya çıkacak ya da duyguları tetikleyecek hiçbir ortama girmeyip veya öbür uçta duygularını aşırı abartılı ama gerçeklikten uzak bir şekilde yaşayacaksın… Kaçma! Sen ne istiyorsun, senin neye ihtiyacın var?
Sosyal İzolasyon şeması ise eğilimin, muhtemelen küçükken ya ötekileştirildin ya da akran zorbalığına
uğradın… Bu şemaya teslim olduğunda hep diğerleri ile farklılıklarına odaklanacak, kendini grupların dışında hissedecek ya da gruplara girdiğinde hissettiğin yalnızlık duygusuyla baş edemediğinden hep gruplardan kaçınacaksın… Veya ben bu grupların dışında değilim, onlar ne isterse ona göre şekil alabilirim diyerek kendinden uzaklaşacaksın… Yabancılaşma! Sen ne istiyorsun, senin neye ihtiyacın var?
Düştünse Bağımlılık şemasına, ya kendi potansiyel ve becerilerine güvenemeyip hep bir yetersizlik
hissi ile yanında bir başkasının varlığına ihtiyaç duyacak ya başkalarına ihtiyaç duyuyor olmakla yüzleşmekten kaçmak için birilerine ihtiyaç duyulan işlere hiiiç girmek istemeyecek veyahut “ben kimseye ihtiyaç duymam” diyerek kendi başına belki de fazlaca yalnız bir şekilde didinip duracaksın. Kendini azımsama! Sen ne istiyorsun, senin neye ihtiyacın var?
Boyun Eğicilik şemasıysa senin çıkmazının adı kararları, ipleri büyük ihtimalle karşıya bırakacak
veyahut sevmediğin için bu boyun eğen halini karar alınacak ortamlardan uzaklaşacaksın. Belki de bir yanın savaşmak isteyecek boyun eğmeye giden diğer yanınla “ben boyun eğmem, eğdiririm” diyerek bu sefer de öbür uçtan “hep benim dediğim, hep benim kontrolümde olsun” isteyeceksin. Saçmalama! Sen ne istiyorsun senin neye ihtiyacın var?
Girdiyse bünyene bir kere Kuşkuculuk şeması şüphe etmeye başlayacak ya kötüye kullanılırsam ya
birileri benimle ilgili kötü bir şey yaparsa diye bir yanın “başkaları beni kötüye kullanacağına ben onları
kullanayım, ben onları manipüle edeyim” diyecek veya kendinle ilgili ser verip sır vermeyeceksin ya insanlar kullanırsa diye. Uçma! Sen ne istiyorsun, senin neye ihtiyacın var? diyerek acıları, kuytuları, kimsesizlikleri, isyanları ve yaşanmışlıklarından bir hatıra bırakmak istedi başka yolculara, çabaladı da durdu tam on sekiz kez kara pelerinli adam. Ve çıkarken de Mevlana’nın sözleri duyuldu son cümlelerinde:
“Bilemezsin
Sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı…
Hiçbir şey içime sinmedi.
Altın madenine altın sunmanın ne anlamı var.
Ya da okyanusa su…
Düşündüğüm her şey
Doğu’ya baharat götürmek gibiydi.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok,
Çünkü sen zaten bunlara sahipsin.
O yüzden sana bir ayna getirdim.
Kendine bak ve beni hatırla! ..”
Kaynak: Mevlâna Celâleddin Rumi, www.antoloji.com