Bu İş Çok Zor Yonca…*
Korkarım bu yazıyı yazmak da okumak, anlamak ve buradan faydalanmaya çalışmak da yine aynı kişilere düşecek… Korkarım, yine biz bize temas edecek ve meselemizi ortaya koyacak, gözden yaş dökecek, anlamlandırma çabası içinde ne oldu derken, bir cevap tutuşturup yine biz bize kalacağız… O kadar odaklanacağız ki meselemize evren bir filmin repliklerinde, bir aşığın attığı şarkıda, bir danışanın kendini sorgusunda, alakasız bir kişinin yoldan geçerken bir bakışında dayanamayıp cevabı yapıştıracak… Sıkışıp çözüm bulmak.. Sıkışıp çözüm bulmak… Kaç kere, kaç biçimde, ne zamana kadar… Ve yine kendine hiç temas etmeyen, kendinde hiçbir mesele görmeyen o kişi bu yazıyı okuyacak ve hatta belki çok da beğenecek ama kendine hiç mi hiç değdirmeyecek her zamanki gibi hiçbir şeyi ve başkalarına buranın üzerinden de bir laf daha atacak… Bense öyle birinin çocuğu olduğumdandır, hep suçlanıp tüm sorguyu kendi içinde yapma alışkanlığındandır muhtemelen, anlamlandırmadan duramayınca yüz, yüzle, yüzleş, yüzleşmek derken boy boy aynalara bakıp bakıp uykusuz akşamlardan sorgulanan hayata çıkan naçizane deneyimlerin ardından bu yazıyı yazıyor olacağım…
Belki bir evlat olarak, tamamen kendi çabanız ile en iyi okullarda okuyup hiçbir zaman görev ve sorumluluklarını aksatmayarak sanatta, sporda her şeyde çok başarılı olup çocuk olamama pahasına erkenden ebeveynleşerek ailenin beklentisini gerçekleştirmek için herkesin örnek göstereceği “o çocuk” olacaksınız. Çocukluğunuzdan beri tüm öğretmenleriniz “keşke benim çocuğum olsaydın” diyerek anne babanıza gıpta ile bakacak. Ancak anneniz ve/veya babanız bırakın sizi takdir etmeyi, olumlu yanlarınıza şükran duymayı bir de hep kusur arayacak ne yaparsanız yapın memnun olmayacaklar. Kendini feda, onay arayıcılık, mükemmeliyetçilik, işkoliklik gibi bildiğiniz tüm yolları ustalıkla kullanacak onların gözüne girmek için çılgınca çabalar harcayacaksınız ancak ne yapsanız yapın onların sevgisini, kabulünü, ilgisini, takdirini almayı da bir türlü başaramayacaksınız. Muhtemelen nedenini de hep kendinizde arayacaksınız. Dışarıda bir yerde olması gereken standart bir ilgiyi, kabulü aldığınızda bunu çok özel bir şey sanıp yanlış evlilik, iş ve arkadaş seçimleriyle ise ömür harcayacaksınız…
“Bu iş zor Yonca
Çünkü insanlar günler boyunca
Hiç soru sormadan durur
Bu iş çok zor Yonca”
Belki sadece mutlu olmak ve mutlu etmek üzerinden bir ilişkiye yatırım yaparak, açık iletişim kurup kendi eksiklerini kabul edip üzerine giderek, gerektiğinde terapi desteği almaya açıklıkla partnerinizle daha iyi bir hayat için kolları sıvamaya gönüllü olacaksınız. Halı altına süpürmeden neyse sorumluluğu onu almak, kendinizin de partnerinizin de hakkını vermek için tüm iyi hislerinizle orada olacaksınız. Partnerinizden ise “abartıyorsun, neyine yetmiyor, terapiye ne gerek var, ben öyle düşünmüyorum, nereden çıkarıyorsun, bence bir sorun yok” diye uzayan bir sürü şey işiteceksiniz. Sadece sizin için dahi bir problem varsa bunun dikkate alınması gerekirken, duyulmuyor, görülmüyor, konuşamıyor, konuşturulmuyor ve verdiğiniz değere aynı özenle karşılık verilmiyor olduğunu deneyimleyeceksiniz belki… Bir söyleyeceksiniz, iki söyleyeceksiniz, üç söyleyeceksiniz… Bu duyulmamışlıklar ses kısıklıkları, uykusuzluk, dalıp gitmeler olarak hayatınızda bas bas bağıracak… Ve korkarım ki bir süre sonra siz de kendinize yokmuş gibi davranıp bu ilişkide kalakalacaksınız. Şanslıysanız, belki bir gün rüyanızda rahmetli babanız “daha iyi bir hayat senin hakkın” diyecek de onca birikmişliğin son damlasıyla önünü arkasını düşünmeden bir gün ansızın o kapıyı açıp çıkıp kurtulacaksınız…
“Bu iş zor, çok zor Yonca
Çünkü gülmeyi unutunca
Taş yüreklerde kilitli duygular
Kapılar açılmayınca
Bu iş zor, çok zor Yonca
Sevmeyi bilmeyince
Bahar gelir, fark edilmez olur
İnsanlar görmeyince”
Hayatın içinde vatandaş olarak, komşu olarak ya da mesleki rollerinizde, etrafa duyarlı bir şekilde herkesin yararına olması gereken erdemli davranış ve sorumlulukların peşine düşeceksiniz belki. Ve herkesin insanlık yararına ortak değerler için savaştığını, insanın özünde iyi olduğunu var sayarak yaşayacaksınız. Gücü ele geçirenin kendi keyfi ihtiyaçları için konumunu nasıl kullandığına, kendinde çalışkanlıktan eser yokken elde ettiği rolü asla çalışacak başkalarına bırakmadığına ve başka birinin ülke için, insanlık için daha fazla şey yapmak istemesinden hoşlanmadığına şahitlik edeceksiniz ayrıca… Ve hiç kimsenin de buna ses çıkarmadığını, onların iyiliği için siz ses çıkardığınızda ise bundan hoşlanmayacaklarını göreceksiniz mesela… Ve onca bilginize rağmen, özenle, şefkatle yaklaşırken siz, kimse duymazken sizi, en vasıfsız ve itibarsızın sesine kulak verildiğine şaşıracaksınız da kalacaksınız sonra…
“Bu iş zor, çok zor Yonca
Bizler uymayınca
Birinin eli herkesin cebinde
İnsanlar umursamayınca
Bu iş zordur, çok zor Yonca
Bizler istemeyince;
En çok bağıran en doğru sayılır
İnsanlar işitmeyince”
Ahh aah Yonca… Anlamlandıramadan, bir şey yapmadan duramıyor, gelişine bırakamıyor, bu sayede sorguladığın, yüzleşebildiğin bir hayat anlamlı geliyor sana… Günün sonunda kendini terapistlik mesleğinde buluyor, cesurca göze al, kimsenin bakamadığı aynalarda acılarınla yüzleş ve özgürleş derken ne kadar da ileriye götürüyor bunlar bilmiyorum sanma… Ama herkesin aynı olmadığını kabul edememek sonra… Sen yüzleştikçe ve karşı taraf yüzleşmeyi seçmedikçe ne gelir elden Yonca… Pek çok yüzleşenin paradoksu değil mi karşıdakinin görmüyor olduğunu kabul edememek ve oradaki umuttan vazgeçememek, değiştiremediği bu yerden gidememek… Nasıl değiştirebiliriz, insan istemeyince… Problemler nasıl çözülür, problem olarak görülmeyince…Tüm kalbiyle kendini açan, duygularını ortaya koyan, insanlık eden niye cevap alamaz sanırsın… Gülmüyorsa insan, hissetmemek üstüne kurulduysa tüm başa çıkması hayatla… Konunun sen ile ne alakası var, kapılar kapalıysa… Ve mevsimin güzelliğinin ne önemi var, insan fark etmez ve sevmez olursa … Çok kolay geliyor sana, anla artık, çok zor be Yonca, hiç soru sorulmayınca!
“Bu iş çok zor Yonca
Çünkü insanlar aylar boyunca
Hiç soru sormadan durur
Çünkü insanlar yıllar boyunca
Hiç soru sormadan durur”
Not: Yazının başlığı ve içeride tırnak içinde geçen tüm dizeler, Bülent Ortaçgil’in “Bu iş çok zor Yonca” adlı şarkısından alıntıdır.