İçimdeki Eleştirel Ebeveyn Sesi
İtiraf Ediyorum: Sizi suçlamalarım, eleştirmelerim mükemmelliğimden değil! Ben kendimi affedemiyorum…
Bilir misiniz ki benim içimde beni devamlı eleştiren, suçlayan ve ne yapsam beğenmeyen bir ses var… Bu zamana kadar ne yapsam onu bir türlü tatmin edemedim. Okulun en başarılarındandım, yetmedi! İyi bir üniversite, hatırı sayılır bir evlilik, marka kıyafetler, eşyalar, yüklü para olmadı… İşimde kariyer yaptım ‘En tepelere çıkmalısın’ dedi. Çıktım, ‘Herkes yapar canım’ dedi. Seçtiğim kadın, oturduğum ev, yaptığım çocuk, görüşülen arkadaşlar sanır mısınız ki istediğim için ? Sadece bu sesi susturabilmek için ama hiç susmadı. Evet, eleştirelim… Evet birilerinin yaptığı işleri beğenmem, ödüm kopar duygularımı birileri fark edecek diye…
Güçlü görünmeliyim çünkü eksiğim, kırılganım ve kusurluyum. Bilmezsiniz sizdeki eksikleri gördükçe ve gösterdikçe aslında benim kendime olan suçlamalarım azalıyor ve sizin eksikliğiniz beni yüceltiyor. Bu yüzdendir eleştiriyi sevmemem ve devamlı eleştirmem… Neden mi böyle oldum? Aslında farkındayım… Babam… Ne yapsam beğenmedi, ne yapsam eleştirdi. Annemin babasının ismini taşımam ve onu sevmemesi, beni hep kusurlu görmesine hatta sevgisini göstermemesine neden oldu. Oysa ne bu ismi almak ne de onun çocuğu olmak benim seçimimdi. Annemin sevgisini hissederdim. Kız kardeşimse hem annemin hem babamın sevgisini alırdı…
Hal böyleyken bazı zamanlarda babamın az da olsa yüzünü güldürdüğümü hissederdim. O da iyi bir performans gösterdiğim zaman olurdu genellikle. İşte bundandır ki hayatım boyunca hep bir şeyler yaparak, bir şeyler başararak sevgi, ilgi ve onay almaya çalıştım. Hatta bir şey yapmadığım halde bana birinin ilgi gösterdiği zamanlar denk geldiğinde korktum, kaçtım, aşağıladım. Çünkü sadece ben kendim olarak sevgi alabileceğimi öğrenmemiştim ki… Üstelik sevgi alayım derken yaptığım onca şeye rağmen ilişkilerimde oldukça olumsuz söylemlerle karşılaşıyorum. İnsanlar korkuyor, kaçıyor benden ya da bencil ve duygusuz diye tabir ediyorlar. Eşim: ‘Hiç mi empatisi olmaz bir insanın!’ diye söyleniyor. Aslında içimde ne yaşadığımı kimse bilmiyor, görürlerde beni zayıf bulurlar diye kaygı içindeyim çünkü…
Cevapsız sorularım
Kendimle ilgili en tuhaf olansa, babamın beni suçladığı, küçük gördüğü her zaman kendimi beceriksiz, yetersiz, eksik, değersiz ve sevilmeyi hak eden biri gibi hissederdim. Babamın bu halinden oldukça muzdariptim. Anlam veremediğim en büyük şaşkınlığım, ben babamın bana yaptığında çok rahatsız olduğum her şeyi şu an kendime yapıyorum !! Neden? Babamın bu tarzıyla ilişki kuruyorum herkesle, ne kadar kötü hissettirdiğini bilerek. Oysa orada hali hazırda sevgisinden emin olduğum annem varken, hep babamın gözünde olmak için uğraştım. Neden? Aynı onun hoşgörüsüzlüğü gibi bir hata yaptıysam bunu asla affedemiyorum. Ne olur ki hata yapsam?! Her yaptığım mükemmel olacak diye ama ne yaparsam yapayım mutsuzum, huzursuzum ve rahatsızım. Midem, bağırsaklarım acı içinde, geceleri rahat uyuyamıyorum.
İçimdeki bu affedememe hali beni geriyor. Bu eleştirel ebeveyn sesi beni her yaptığımda takip ediyor biliyorum ki onun sesini kısmalıyım. Ama yılların alışkanlığı… Performans odaklı yaşamak hayatımda çok da başarı getirmiş, sanki kendimi eleştirmesem çok rahatlayıp bir şeyleri bırakacağım ve her şey bozulacakmış gibi geliyor.
İnsan doğası gereği kusurludur
Geçenlerde bir yazı okudum ‘insan doğası gereği kusurludur ve yeterince iyi olması yeterlidir’’ diye. O kadar rahatlatan bir cümleydi ki bu benim için! Tabi hemen rahatlatmadı… İlk başta dedim ki kendi kendime ‘Olur mu canım, bunu çok da başarılı olmayan biri kendini pazarlamak için yazmış!’. ‘Ben gayet de kusursuzca yapıyorum her şeyi, bu yapamayanın beceriksizliği!’. Aslında öyle miydi? Hayır… Hayattan tat alamıyorum ki, neyi sevip neyi sevmediğimi de bilmiyorum. Her şeyi olması gereken neyse ona göre yapıyorum. Böyle öğrenmişim… Başkası bakınca iyi görsün, kıymet versin diye yapıyorum her yaptığımı. Ve kendimi sömürdükçe sömürüyorum, dinlenmeye izin vermiyorum. Zaten dinlenmek nedir bilmiyorum, ben tatilde bile çalışırım.
Dedim ya affedemiyorum kendimi; elimde bir sopa peşindeyim kendimin. Babamın kaçtığım tavrıyla kendime muamele ediyorum kendime, içinden çıkamıyorum. Çocukluğumun çoğunu hatırlamıyorum bile, zihnim bastırmış, terapistim öyle diyor. Acı verici geliyor. Anılarımı hatırlasam babama değil de onu mutlu edemeyen bir çocuk olmuş olmama kızıyorum. Suçlu benim, yargıç benim, mağdur benim anlayacağınız. Sanmayın etrafa öfkeli, otorite figürü asıp kestik insanlar aslında mükemmeller. Aslında onlar kendine öfkeli, kendi kendinden hoşnut değil. İçeride onlar kendi ile barışık değil, yoksa neden bu hoşgörüsüz, sevgisiz, kuralcı, acı veren tavırlarla gelsinler…
Ben sadece masum bir çocuktum…
Evet biliyorum, terapistimin de söylediği gibi… Ben aslında tüm bu geçmişte yaşadığımız anılarda, yapamadığımı düşündüğüm aslında çok şey yaptığım her şeyde ufacık bir çocuktum… Masumdum, bir çocuğun beklentisi ne olur ki… Sadece sevildiğini, önemsendiğini ve kabul gördüğünü hissetmek ister… Bana koşullu olarak, bir performansa dayalı başarımdan dolayı ilgi, onay, kabul, gösterilince ben kabul görmenin yöntemini hep bunlar sandım. Oysa ihtiyacım olan koşulsuz kabul gösterilmesiydi, ne yaparsam yapayım sevildiğimin hissettirilmesi, davranışlarımdaki yanlışlara sadece o davranışa özgü kızılmasıydı… Bir şeyi yapamıyorsam bundan sevilmediğim mesajının çıkmamasıydı… İşte tüm bu öğrenmelerden dolayı, ben kendimi kendim gibi kabul edemiyorum. Değersiz, eksik ve sevilmezmişim gibi ve bunu kapatmak için büyüklendikçe büyükleniyorum herkese karşı. Oysa kızmam gereken kendim mi! Daha ne yapabilirim ki, bunca elde edilen şeyler mutluluk getirmiyorsa, sürekli psikosomatik rahatsızlıklarım varsa bu benim bu hayatımdan çok da tatmin olmadığımı göstermiyor mu! Artık çok net anlıyorum, ben kendimi eksik ve değersiz gördüğümden bunca eleştirmelere tepkim. Ben kendimden hoşnut olsam, kendimi affetsem herkesi affedebilirim. Benim derdim kendimle, çünkü affetmek kendini göze almayı gerektirir…
Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com