Rekabet mi dediniz? Kardeş İlişkilerine bir bakın…
Rekabet, sözlük anlamı olarak aynı amacı güden kimseler arasındaki çekişme, yarışma ve yarış anlamlarına gelmektedir. Özellikle iş hayatı ve romantik ilişkiler kapsamında karşımıza çıkan bu kavram kişinin ötekini geride bırakması ve ileriye gidebilmesi adına kimi zaman üstün bir çabayı beraberinde getirir. Ötekiyle rekabet kişinin bir hedefe kilitlenebilmesi için dış odaklı bir motivasyon sağlayabilirken eğer ki bu kişinin rekabetin gerisinde kalması travmatik bir etkiye sebebiyet veriyorsa veya bu durum kişinin değersizliğine dair bir çıkarıma sebebiyet veriyorsa rekabet alanı kişi için son derece stres ve kaygı barındıran bir yapıya dönüşebilir. Kişinin ebeveynlerinin üzerinden ilk kez başlayan rekabetinin öteki ile rekabetle karşılaştığı yer ise kardeş alanıdır. Bu anlamda kişinin rekabet algısına bakılırken aile içi dinamikleri ve kardeş ilişkilerine dair kökeni anlamak çok faydalı olacaktır.
Aile Dinamikleri
Bir bebek dünyaya geldiği ailede, özellikle anne ve babasının gözünde olmak ve onların ilgisini çekmek üzerine bir davranış kalıbı geliştirir. Onların ilgisini çekebildiğinde bebek kendisini özel, sevilmeyi hak eden ve kabul edilebilir hissedecektir. Burada ebeveynlik biçimi özellikle önemlidir. Çocuk kendi olabildiği, açıkça düşüncelerini ifade edebildiği, gerçekçi sınırlar içerisinde ailenin kabul ve sevgisini alabilirse, bu çocuğun ileriki yaşlarda da özgüveni yeterli olacak ve diğerleriyle kendine güvenerek rekabet edebilecektir ve rekabette geriye düşerse bunu kişisel bir problem olarak görmeyecektir. Belki eksiğini giderip tekrar yola koyulacak veyahut içinde bulunulan rekabet unsurunun sürecinden keyif almaya bakacaktır.
Ancak eğer ebeveyn bir çocuğa koşullu olarak ebeveynlik yaparsa yani başarılı olduğu için ona sevgi ve ilgi verirse, çocuk kendi olabilmek yerine hep başarıları ile var olmaya çabalayacaktır. İleriki yaşamında da böyle bir çocuk rekabette geri kaldığı bir durum yaşadığında bu onun için sevilemez, kabul edilemez olmak gibi anlamlara geleceği için yaşanılan mücadeleler hep sonuç odaklı, kişiselleştirilmiş (ben değersizim veya yetersizim gibi) olacak ve yıkıcı sonuçlar içerecektir.
“İsmail Bey, iş yerinde yapılan son toplantıda yeni kurulacak bir departman olduğunu öğrenir. Bu departmanın başında olmak istediğini üstleriyle paylaşmıştır. Ancak kendisine gelen bilgilere göre, bu pozisyona dışarıdan başka birinin alınacağını öğrenir. İnanılmaz bir utanç ve kaygı yaşar. İyi olduğunu zannettiği bu iş yerinde yoksa çok da yeterli değil midir? Geceleri uyuyamamaya başlar ve işine karşı motivasyonu son derece düşer. Eğer bir süre daha kendini toparlayamazsa istifa edip bu utançtan kurtulmanın yollarını arayacaktır. Oysa bilmediği bir şey vardır. Kendisi bir süre sonra başka bir departmanın başına getirilecektir. Bundan habersiz İsmail Bey, bir özgüven kaybı yaşar ve yaptığı işlerin olup olmadığını devamlı üstlerine sorarak teyit etmeye çalışır.”
Kardeş Rekabeti
Kardeş rekabeti, kan bağı olan ya da olmayan kardeşler arasındaki yarış ve düşmanlık anlamına gelmektedir. Anne babasının ilgi, sevgi ve kabulünü almayı onlarla mücadele ekseninde başaramayan çocukların diğer alanı kardeşler üzerinden rekabettir. Kendisinden sonra bir kardeşin gelmesi veya zaten kendinden önceki kardeşlerle rekabet ederek, onların anne ve babaya veremediği başarı ve ödülleri çocuğun vermeye çabalaması buna örnek teşkil eder. Ayrıca hastalık ya da bir kaza endişesiyle ailenin kaybetme korkusu yaşayıp bir çocuğa aşırı yatırım yapması nedeniyle de kardeş rekabeti perçinlenebilir. Zaaf çocuk olamayan diğer çocuk, zaaf çocuğun ailede doyuramadığı yerlere aşırı yatırım yaparak ailenin dikkatini çekmeye çalışır.
Anne ve babanın gözüne girmeyi kardeşi geride bırakmak üzerinden konumlayan bir çocuk da kardeşini ne kadar geride bırakırsa o kadar ilgi ve onay alacağı yanılsamasını yaşar. Kimi zaman aile gerçekten de kardeşler arası kıyaslama yaparak, kardeşler arasında bir kutuplaşma yaratır. Kim daha başarılı ve yetenekliyse o ön plana çıkarılır. Hatta bu kıyasın illa kardeş üzerinden yapılmasına da gerek yoktur. Bazen komşunun veya bir akrabanın çocuğu veya çocuğun kendi sınıfındaki arkadaşları ile kıyaslanması da bu rekabeti ve koşullu kabulü destekler niteliktedir.
“Okan, kendi emekleriyle üst düzey müdür olmuş bir babanın ve babasının kariyeri için çalışmamayı seçen bir annenin ilk çocuğudur. Kendinden yedi yaş küçük bir kız kardeşi vardır. Hayatı boyunca, babası tarafından hep eleştirilmiş, ne yapsa babasının gözüne girememiştir. En zeki, en özel ve en akıllı olan her zaman kız kardeşi olmuştur. Kız kardeşiyle aynı üniversite ve benzer bölümlerde okumalarına rağmen babasına göre onun okuduğu bölüm aptalların gittiği bir bölümdür. Evlenmeye karar vermiş, istediği kişiyi babası istemediği için bırakmış ve onların uygun gördüğü kişiyle evlenmiştir. Spor ve sanatta son derece başarılıyken, kız kardeşinin yaptığı işten daha iyisini yapabilmek adına finans alanında yükseldikçe yükselmiştir. Kız kardeşiyle ise yakın olmayan bir ilişkileri vardır; kız kardeşinin onun için bir yabancıdan bir farkı yoktur. Kız kardeşi ile rekabeti onu istemediği evliliğe, işe sürüklemiş; istemediği bir yaşamı sürmektedir. Okan yalnız, mutsuz ve tatmin olmadığı biçimde yaşamaktadır.”
Rekabet yoluyla ilgi almaya alışan çocuk sonraki yaşamında da rekabetin gerisinde kalırsa sanki anne ve babasının ilgisini kaybedecekmişçesine bir hayal kırıklığı ve yetersizlik algısı yaşar. Özellikle kardeşler arası yaş farkı daha azsa, kardeşler aynı cinsiyetteyse ve/veya her ikisi de entelektüel kapasite açısından yetenekliyse bu rekabeti daha da güçlü kılar. Ayrıca ikiz çalışmalarında da kardeş rekabetinin varlığına dikkat çekilmiştir.
Diğer bir taraftan kardeşler arasındaki rekabette geride kalan çocuk ise “yeterliliği” sadece kardeşinin ilerisinde olup olmamak üzerinden tanımladığı için kendisinde var olan becerileri görmekten yoksun kalacak ve büyük bir yanılsama yaşayacaktır. İleriki yaşlarda başarısızlık ve yetersizlik hissiyle baş etmek için çok iyi olmadığı hiçbir alana girmeyecektir ve “ben zaten yapamam” düşüncesiyle yapabileceği şeylerde bile rekabetten kaçınacaktır. Ayrıca engelli bir çocuğun kardeşi olan diğer bir çocukta da rekabetten kaçınan bir özellik görünebilir. Engelli çocuğun kardeşi sağlıklı olduğu için bir suçluluk hissi taşıyorsa, yetişkin evrede kendisi için iyi olabilecek yaşam biçimlerini hak etmediğini düşünecek ve hayatta rekabetten geri duracaktır. Ya da engelli çocuğun aileye getiremediği her şeyin de sorumluluğunu üzerinde hissedip kendinden gerçek dışı bir beklentide olacaktır.
Kardeş rekabeti dini kitaplardan tarihimize kadar birçok yerde karşımıza çıkmaktadır. Özellikle Osmanlı döneminde tahtın sahibi olmak pahasına kardeş katli yapılması, hep bu özel, önde ve önemli olabilme ihtiyaçlarına dayanmaktadır. Ayrıca birçok filmde de karşımıza çıkan aynı kadına veya aynı adama âşık olan kardeşler de yine bu rekabeti gözler önüne serer. İş ve çalışma hayatıyla eşleşmiş gibi görünen bu kavram özellikle kendinden altta veya üstte çalışanlarla ilişkide kendini daha açık eder. Bunun yanı sıra kimi zaman bu rekabet karı koca ilişkisinde de kendini gösterebilir. Aile içinde birinin ileride olması aileyi yukarı çekebilecek bir şeyken, bu ötekini eksik ve rahatsız hissettiriyorsa yine bu kavram üzerinden bir çalışma yapılması faydalı olacaktır.
Rekabet aslında motive edici bir yapıya da sahip olabilir. Kişinin ötekiyle rekabeti aslında özellikle kendini ileriye taşıyabilmesi için gerekli bir motivasyon kaynağıdır. Fakat yalnızca ötekinin varlığında ileriye gitme motivasyonumuz ortaya çıkıyorsa, bu aslında bizim gerçekten istemediğimiz bir şeyin peşinde koştuğumuz anlamına da gelebilir. Belki çocukluğumuzda öğrendiğimiz kardeş rekabeti hissi bunu tetiklemiştir ve bir anda varmak istemediğimiz bir hedef uğruna kendimizi çabalar bulabiliriz. Buna verilecek en güzel cevapsa Platon’un şu sözlerinde gizli gibidir: “Zihnin en büyük başarısı, kendisini geride bırakmasıdır.”
Kaynaklar:
Bilen, N. K. (2014). Kardeşi anlatmak. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. Online Referans: https://en.wikipedia.org/wiki/Sibling_rivalry