Skip to main content

İnsanlığın Gerçeklikten Kaçış Serüveni

Serüven deyince akla içinde macera olan kişinin beklenmedik durumlarla karşılaştığı yaşantılar gelir. Bunların kimisi kişiye özgüyken, kimiyse insan olmaya özgüdür. Bunlardan biri de insanın gerçekle olan serüvenidir. İnsan olarak bir yanımız acı çekmekten muzdariptir. Hatta öyle ki başımıza bir şeyler gelip bunları geride bırakabildiğimizi deneyimlediğimiz halde, bir kez daha aynı şeyi yaşarız diye hayattan kaçar dururuz. İnsan inandığı şeyler uğruna sıra dışı hatalar yapabilir. Bazen acı çekmeyelim diye öyle kurgular üretiriz ki kendimizi olmadık şeylere inandırır, buna göre davranmaya devam eder, gerçek dışı bir kurmaca üzerinden hayatımızın gerçekliğini engelledikçe engelleriz. Gerçeklikten kaçışımız beklenmedik acıları  kontrol etmek için çokça çaba sarf etmeye bağlıyken, kaçış için yazdığımız kurgular serüvenden serüvene sürükler bizleri…

Yumurta Alerjisi Olan Kadın

Mavi isminde bir kız çocuğu vardı. Hayal gücü son derece kuvvetliydi, insanları anlama çabası içerisinde sorular sorardı hayata karşı… Ana sınıfında, ailesine liderlik vasfı ve sanat yeteneği konusunda oldukça çok geribildirim verilmişti. Mavi, insanların davranışlarında neyin, neye sebep olduğunu gözlemlemeye çalışırdı; içindeki tüm duygularıysa yazarak, resmederek ve şarkı söyleyerek dışa aktarırdı. Hayatı öyle yoğun hissederdi ki ve öyle çok içinde kalırdı ki yaşantılar, sanatla vücut bulan bu duygular çıktığında oldukça dikkat çekici ve takdir edilesi olarak karşılık görürdü. Hep güler yüzlü bir çocuktu ancak ana sınıfındaki resimlerde çizdiği kalplerde yarısı ağlayan yarısı gülen yüzler öğretmenlerinin oldukça dikkatini çekiyordu…

Mavi büyüdü, herkesinki gibi onun da ailesinde sıkıntılar vardı. Ancak dışarıdan oldukça mutlu görünen ailesi içerisinde epeyce zorlandığı sıkıntılardı bunlar. Bir ebeveyni tarafından oldukça sevgi ve değer görürken diğer ebeveyni tarafından sevilmediğini düşünüyordu. Bir babası ne yaparsa yapsın onu hep destekliyor, annesi hep kurallara göre davranması gerektiğini söylüyordu. Mavi çok zorlanıyordu; neyin doğru neyin yanlış olduğu ile ilgili kafası oldukça karışıktı. Ebeveynlerinin farklı tutumları ona kendini yalnız hissettiriyordu. Ebeveynlerinin kendi aralarındaki çatışmalarda birinden taraf olmak zorunda kalıyordu. Hatta bu yalnızlığıyla yaradana sığınmaya, varlığını orada bütünlemeye başlamıştı.

Sanatsal yeteneğinin yanı sıra derslerinde de başarılıydı Mavi. İyi bir üniversitede gastronomi ile ilgili eğitime başlamıştı. Çocuk olarak aileye olmamıştı hiçbir yükü de kendi hayatı oldukça karışıktı. Ne zaman birini sevse hep problemliydi, sıkıntı ve acı vardı içinde karşı cinsle ilişkide, anlam veremiyordu… Her şeye rağmen hayatına devam ediyor, kendini ve insanları sorgulama serüveni sürüyordu. Evde işlerse pek iç açıcı değildi. Devamlı bir annesiyle çatışıyordu. Öteki ebeveyniyse hep ona sevgisini sunar bir şekilde oradaydı ve annesini kötülüyordu…

Bir gün aniden babasından bir telefon geldi Mavi’ye. Bunca zamandır hiç hastalanmayan babası, beni doktora götürür müsün diye sesleniyordu. Eli ayağı dolaşan Mavi kendisini arabasına attı ve eve doğru sürdü. Eve geldiğinde etrafta bir kadın günü modu vardı. Annesi ve arkadaşları gayet kendi hallerinde hayatlarına devam ediyorlar, babasıysa oldukça kötü görünüyordu. Hemen hastaneye gitmek için yola koyuldular. Babasını acilden hastaneye bıraktı ama bilmiyordu bunun onu son görüşü olduğunu. Arabayı park edip geldikten sonra artık Mavi’yi çok seven  ebeveyni yoktu… Bu onda bir sürü yaralar açmıştı ama kendini okuluna ve daha sonra işine vererek konuyu kapattı, yeni bir şehirde yeni bir işe başlamıştı. Geçmişe bir sünger çekmişti, bayamlardaysa o şehre gitmekten kaçınıyordu…

Mavi yılla değil ama yaşanmışlıklarla çok daha fazla büyüdü. Bir arkadaşıyla yemeğe oturdukları bir gün arkadaşına yumurta yiyemediğinden, alerjisi olduğundan yakınıyordu. Yumurta yiyememesi o kadar sıkıntı yaratmıştı ki her yemekte tek tek sorması gerekiyordu. İşi gereği yurt dışına da oldukça seyahat ediyor, yumurtalı yumurtasız araştırmaktan sıkıntı yaşıyordu. En büyük sıkıntı da kahvaltıdaydı. Mavi işinin yemekleri tatmak olduğunu ancak bunu yumurtadan dolayı göze alamadığı için, beslenme ile ilgili bambaşka iş kollarına devam ettiğini anlatıyordu. Aşçılıkla ilgili çok iyi bir eğitimden geçmiş, çokça iyi fırsatı geri çevirmek zorunda kalmıştı. Arkadaşı ona hangi doktorun bu teşhisi koyduğunu sordu. Mavi afallamıştı; doktora gitmemişti ki… Kendi bünyesini tanıyordu. Arkadaşı bu tarz problemlerin bebeklikten başladığını ifade edip onun kaç yıldır bu sıkıntıya sahip olduğunu sorduğunda Mavi, bebeklikteki kısmı hatırlamadığını ancak bu sorunun hep var olduğunu söylemişti. Arkadaşı güvendikleri bir aile dostlarının alerji ile çalıştığını ona danışmasında fayda olacağını söyledi…

Gerçeklikle Yüzleşme

Birkaç hafta sonra Mavi, doktorun kapısının önünde hayretler içinde duruyordu. Doktor onun hiçbir şeyinin olmadığını söylemiş, tüm testler ve sonuçlar böyle bir şey olmadığını göstermişti. Doktor anlamsız bir şekilde bu bilgiye nereden ulaştığını Mavi’ye soruyordu. Mavi ağlıyordu ve neden ağladığını bile bilmiyordu. Doktor, onun bu durumu karşısında kendisini bir klinik psikologa yönlendirebileceğini söyledi. Mavi o akşam önce hayatta kalan ebeveynini aradı ve ona ne zamandır yumurta alerjisine sahip olduğunu sordu. Mavi’nin annesi şaşkınlık içindeydi. Alerji de nereden çıkmıştı! ‘Senin hiçbir zaman böyle bir sorunun olmadı!’ dedi annesi. Mavi çok şaşkındı ve psikolojik destek almaya karar verdi.

Anlamlandırma ihtiyacı içerisinde Mavi, bir ay içerisinde bir psikoterapi koltuğuna oturmuştu. Psikoterapisti onu tanımaya çalıştıktan sonra, bu alerji durumunun neden kaynaklı olduğunu bulmaya çalışacaklarını, bunun biraz zaman alabileceğini söylemişti. Terapist Mavi ile ilgili bilgileri alırken bu kadar çok sevdiği bir ebeveynin kaybının bu kadar çabuk halledilmiş olmasında bir tuhaflık seziyordu. Ne zaman bu konuları açmaya çalışsa Mavi’nin konuyu değiştirdiğini gözlemliyordu. Ve bir gün seansta terapisti ona neden beslenme ile ilgili bir meslek seçtiğini sordu, anne ve babasının beslenme ile ilgili davranışlarını anlamaya çalışarak, Mavi’deki etkilerini bulmaya çalışıyordu. Mavi özellikle babasının her sabah kendi elleriyle yumurta yedirmesini anlatmaya başlayınca, terapistin zihninde bir şeyler belirmeye başladı ve takip eden birçok cümleden sonra şu birkaç cümleyi kurdu: ‘Çocukluk süreci boyunca babanızın size kendi elleriyle yumurta yedirdiğini söylediniz. Babanız hayatta değil ve siz yumurta yemiyorsunuz.’ Mavi için bu cümleler bir kırılma yaratmıştı ve bir anda göz yaşlarına boğuldu. Şimdi anlıyordu… Mavi aslında babasının olmadığı bir yerde yumurta yemeyi de reddederek aslında babasının yokluğunu inkar ediyordu…

O günden sonra Mavi üstünü kapattığı babasının kaybının yasını yaşamaya başlamıştı. Asıl meselenin babasının ölümünü reddetmek olduğunu anlamıştı. Terapist bu acılı, ötelenmiş yas sürecine eşlik etmeye başlamış, babasının ölümü, vedalaşması, bunun onun üzerinde yarattığı etkileri çalışmaya başlamıştı. Mavi tüm bu süreçte, olumsuz da olsa duygularını yaşamaya izin vermişti. O izin verdikçe içerde üstü kapalı kalan acılar da bitip tükenmeye başlamıştı…

            Bu sadece Mavi’ye ait değil, insanlığın yaşadığı bir serüvendi. İnsanlık adı konulamayan vücuttaki ağrılar ve acılarla, anlamlandırılamayan bazı nesnelere olan korkularıyla, sebepsiz kaçınmalarıyla ve bilinç altındaki bilinmeyen yanlarının onlardaki etkileriyle ile bir gerçeklikten kaçış serüveni yazıyordu. İnsanlar bilinmezden, anlamlandıramamaktan ve kontrolsüzlükten kaçıp zihninde serüvenden serüvene koşuyordu….