BEYAZ HER DURUMDA MASUM MUDUR?
Bir bavul, bir adam, tatmin edemediği bir kadın… Bavulla başlayan sahne bizi boşanmak üzere olan bir kadın ve adamla tanıştırır… Kadınların saçlarını son derece güzel yapabilen ödüllü Polonyalı bir kadın kuaförü Karol. Karısı Dominique, Karol’u cinsel olarak tatmin edemediği için boşanmak istemektedir… Ara ara film boyunca geçmişe dair karelerden bembeyaz bir gelinlik içinde evlenmek üzere olan masum güzel Dominique’i görürüz. Sanki bize devamlı bu çift bu hale nasıl geldi demektedir… Karol adliye binasına gider üzerine kuş pisler; itibarı, erkekliği, kimliği her şey sorgulanmaktadır. Kendini anlatamadığı yabancı bir ülkededir ve karısından hiç ayrılmak istememektedir. Hâkimin karşısındadır…
Niye boşanmak istediğinizi somut nedenlerle anlatabilir misiniz?
Kocalık vazifesini yerine getiremedi.
Karınızın ifadesi gerçekleri yansıtıyor mu?
Öyle de denilebilir.
Polonya’da tanıştığımızda ve ilk zamanlar burada karımı mutlu ediyordum.
Ama daha sonra…
Evlendiğimizden beri hiç sevişmedik. Nasıl desem yani ben yapamıyordum.
Ama bu durum geçici…
Eşitlik nerede?
Fransızca bilmiyorum diye mi mahkeme iddialarımı dikkate almıyor?
Peki, siz tam olarak ne istiyorsunuz?
Zamana ihtiyacım var sayın yargıç.
Evliliğimi kurtarmak istiyorum.
Aramızdaki aşkın bittiğini sanmıyorum.
Hâkim kadına yönelir: Kocanızı seviyor musunuz?
Önceleri evet.
Ya şimdi?
Hayır. Artık sevmiyorum…
Ve bu sözlerden sonra dilini konuşamadığı mahkemede kendini anlatmaya çalışan Karol kusar da kusar. Baş edemez eşinin sözleriyle… Kadın basıp gider duruşma biter bitmez; adamsa para almak için bankaya gittiğinde kartlarına el konulduğunu öğrenir. Parasız pulsuz sokakta kalakalır ve bir anda kuaför dükkanının anahtarının cebinde olduğunu fark eder. Dışarıda çok üşümüştür; kuaför dükkanına gider orada yatar. Karısı gelir sabah olunca… Polis çağırmaya kalkar. Adam durmasını söyler… Orada birbirlerine yakınlaşırlar sevişmeye başlarlar ancak adam yine yapamaz…
Özür dilerim.
Benimle Polonya’ya gel.
Seninle asla gitmeyeceğim.
Bütün davaları ben kazanacağım
Boşanmayı, mal paylaşımını…
Hepsini!
Çünkü hiçbir şey anlamıyorsun.
Sevişmeye başlayan kadın bir anda istediği gibi devam edemeyince nedense çok acımasız bir tavra bürünüyor; sırf cinsel hayatının kötü gitmesinden mi Karol’a bu kadar hrıçın davranmaktadır? Cinsel hayat istediği gibi gitmiyor diye boşanmayı seçebilir ama neden adamın elinden her şeyini almaya çalışır; neden adamı sokakta bırakır? Adam kadına bir kötülük mü etmiştir? Film bunları düşündürür de düşündürür…
Seni seviyorum desem anlamayacaksın.
Senden nefret ediyorum desem onu da anlamayacaksın.
Seni istiyorum, sana ihtiyacım var dememi de anlamayacaksın. Anlıyor musun?
Hayır!
Adamla kadın aynı ana dili konuşamıyorlardır. Kadın kendi anlaşıldığı ülkededir, adam yabancıdır… Kadın buradan gitmezse adamına yangın çıkarmaya geldiği gerekçesiyle polis çağıracağına söyler. Adam kaçar… Kadına nedense hiç kızmaz, sadece ondan ayrılmak istemiyordur. Sonra metro istasyonunun alt geçidinde yerde elindeki kâğıdı bir mızıka yaparak bir şarkı çalar. O esnada oradan geçen bir adam şarkının Polonya şarkısı olduğunu bildiğini söyleyip adamla konuşmaya başlar. Adamın aynı dili konuştuğu bir kişi çıkmıştır karşısına. Yabancı birayı uzatıyor ve adamla birlikte oturmak istediğini söyler ve aralarında bir konuşma başlıyor:
…………
Şimdi de eve dönüyorum. Ya sen?
Buradan gitmek istiyorum.
Yarın sabah, seni götürürüm. Eğer istersen.
Biraz kuşkuluyum…
Pasaportumu kaybettim, param yok, polis peşimde. Şanssız bir dönemdeyim…
Yabancı, eğer Karol kabul ederse ona bir iş verebileceğini söyler. Bir adamın ölmek istediğini ama kendini vuramadığını eğer bu adamı öldürürse ona altı ay yetecek parayı vereceğini… Karol karşı çıkar. Anlar ki ölmek isteyen bu adamın ta kendisidir. Konuşmaya başlar:
…………..
Karım beni bir bavulla dışarı attı ama ben buradayım.
Onu hala çok seviyorum.
Tüm yaptıklarına rağmen onu hala çok seviyorum.
Eskisinden daha çok seviyorum onu.
Sonra adamı alıp karısının evini göstermeye gider. Karısının az sonra uyuyacağını söyler. Ancak görürüz ki kadın başka bir adamla beraberdir… Karol emin olmak için kadını arar telefondan gerçekten de sevişme sesi gelir… Kadın bunu özellikle Karol’a dinletir. Karol’da o zamana kadar çıkmayan öfke tepkisi çıkar ilk kez… Ve adam bu öfkeyle Polonya’ya dönmeye karar verir; metroda tanıştığı adamdan onu bavula koyup uçağa yüklemesini ister. Adam kabul eder. Ancak havalimanında bavul çıkmaz. Karol hırsızlar tarafından kaçırılmıştır; götürüldüğü arsadan canını zor kurtarıp kaçar ve erkek kardeşinin yanına gider… Her ne kadar kızsa da karısına benzeyen bir heykeli beraberinde getirmiştir… Heykel hırsızların onu dövdüğü sahnede kırılır ama adam yapıştırıp onu yanına koyar… Ardından Karol, daha fazla para kazanmanın yollarını aramaya başlar; bir adamın koruması olarak işe girer. İlk kez eline bir silah alır ve onunla ne yapacağını da bilmiyordur. Eski karısının onun erkekliğine laf etmesinin ardından onun da silahlanarak ve kabadayı gibi görünmeye çalışarak erkek olmak gibi bir çabası vardır sanki. Para kazanıp bir yandan da eski eşinin ülkesinin dilini, Fransızca’yı öğrenmeye çalışır. Dominique aynı dili konuşmadıklarına ve bir erkek olarak kendini tatmin edemediğine o kadar çok vurgu yapmıştır ki bu Karol’da aksini ispatlamak için müthiş bir çaba yaratmıştır. Ağabeyinin dükkânın adı “Karol”dır; bütün kadınlar ona saçını yaptırmak istemektedir ancak Karol aklına kadını tatmin edememiş olmaya takılı kalmıştır. Para, itibar, erkeklik biriktirmektedir. Daha sonra yanında işe başladığı adamı dolandırarak parasını daha da çoğaltır. Elindeki parayla bir şirket kurar ve zamanında kendini Polonya’ya bavulla getiren Mikolaj’a ulaşır:
…..
Bir şirket kurdum. İşler iyi gidiyor.
Sermayenin %30’u senin verdiğin para.
Hoşuna gitsin ya da gitmesin ortağımsın.
Benimle çalışmanı istiyorum.
Ciddi misin?
Ciddiyim.
Günden güne kurduğu şirketle daha fazla para kazanmaya devam eder. Artık kuaförlük ve kadınların saçlarından oldukça uzaklaşmıştır. Godaman bir adam görüntüsünü almıştır. Bir gün birlikte çalıştığı Mikolaj’ı bir yere çağırır konuşmak için:
………..
Önceki vasiyetnamemi iptal ediyorum.
Ölümüm durumumda tüm varlığım ve sahip olduğum tüm hesaplardaki paranın tamamı bankalardaki bütün parayı eski eşim Dominique’e bırakıyorum.
Burada ne işimiz var?
Ofisin dinlendiğinden korkuyorum. (Sanki Dominique ile aralarına hep bir şeyin gireceği endişesi yaşar)
Kim tarafından?
Kim bilir? Sana bir şey anlatmak istiyorum. Gazetelerde ölüm ilanlarımı görürsen şaşırma.
Biri de senin tarafından verilmiş olacak…
Benim mi?
Vasiyetnamem avukatta, sen de uygulayıcısın.
Onu Paris’ten getirmemi mi istiyorsun?
Gelir mi?
Gelecek.
Para oldukça fazla.
Niye böyle yaptığımı bilmek istiyor musun?
Hayır.
Tüm bunların üzerine Mikolaj durumu Karol’ın eski eşi Dominique’e bildirir ve o da Polonya’ya gelir. Cenaze töreninden sonra kalacağı odaya geldiğinde, Karol orada onu bekliyordur. Karol, bu yarattığı yeni imajla onunla seviştikten sonra kadın uyur ve Karolsa oradan ayrılır. Kadın gayet mutlu bir şekilde uyanır ancak Karol ortada yoktur. Kadın Mikolaj’ı arar ve Karol’ı gördüğünü, onun yaşadığını ve onu bulmasına yardım etmesini istediğini söyler, çünkü onu sevdiğini söyler. Buradan Karol’ın dediği gibi olduğunu anlarız. Kadın ancak Karol’ın çok parası olduğunda ve onunla seviştiğinde onu sevmeye başlamıştır… Tam telefonda Mikolaj ile konuşan kadının kapısı çalar; gelen polislerdir. Polisler odayı aramaya başlar. Zamanında Karol’ın yaşadığı gibi kimse onun dilinden konuşmuyordur. Kadının adamı öldürdüğünden şüphelendiklerini söylerler. Çünkü birinin ona yardım ettiğini söylerler. Kadın eski kocasının ölmediğini söyler ısrarla. Daha sonraki sahneden Karol’ın ağabeyinin yaptığı reçelleri alıp hapishaneye gittiği reçelleri gardiyana verip parmaklıklar ardındaki kadına baktığını görürüz; gözleri yaşlıdır. Kadınsa onu görür ve ona birtakım el işaretleriyle bir şeyler demeye çalışır. Sanki tekrar yüzük taksak der gibidir…
Sorularda Filmin Analizi
- Karol kadınların saçları konusunda ödüllü tescilli bir kuafördür; kadınlara bakarak neyi sevdiklerini ve onlara neyin yakıştığını bilir ama Dominique’i neden anlayamamıştır?
- Acaba Karol “dil”in öncesi bir gelişim döneminde takılı mı kalmıştır?
- Dominique ondan bir yetişkin tepkisi beklerken neden Karol bir çocuk gibi davranmaktadır?
- Yani sadece gözlemleyerek karşıyı tatmin edebilir konuşmadan; fark etmeden buna güvenerek mi dilini konuşamadığı bir kadınla evlenmiştir?
- Hadi evlendi, onun dilini öğrenmeye neden çalışmamış, neden eşiyle geldiği bu ülkeye adapte olmaya çalışmamıştır?
- Ancak dilini bilmediği bu ortam onu iyice itibarsızlaştırmıştır. Peki ünü, kimliği, adı, ödülleri, diplomaları ve erkekliği neden Polonya’da kalmıştır?
- Neden evlenmeden önce cinsel olarak birlikte olabildiği kadınla artık ilişkiye girememektedir?
- Film boyunca dikkati çeken Karol’ın hayatında hep bir erkeğin (örn; Mikolaj, ağabey ve erkek çevirmenler…) ona eşlik ve yardım etmesidir. Ancak hiç kadın, anne figürü yoktur ortada. Acaba kendi ana vatanından çıkınca bu ürkek ve çocuksu hale bürünmesi, güvenli ortamından çıkmasına ve Dominique’e cinsel olarak uyarılamaması onu anne yerine koymasına mı bağlıdır?
- Kadın ne zaman başka biriyle cinsel ilişkiye girer ve Karol bunu öğrenir, o zaman memleketine (ana vatana) dönmeye karar verir. Tıpkı bir babanın yasasının anne ve çocuk arasındaki ayrışmaya katkı sağladığı gibi…Yine yardım aldığı kişiyse bir erkektir. Acaba Karol’ın hiçbir zaman gerçek anlamda yakın bir anne ilişkisi olmamış mıdır? O yüzden mi bir kadını uzaktır veya bir kadını gözlemlemede son derece iyiyken onunla çok yakın olunca işler karışmaktadır?
- Anne imgesindeki Dominique, Karol’a anne olmadığını, yani ne yaparsa yapsın bir annenin çocuğunu kabul ettiği gibi onu kabul etmeyeceğini, aynı dili konuşmaz, para ve güç elde edemezse Dominique’i (gerçek bir kadını) elde tutamayacağını göstermiştir. Yani fantezi dünyasından çıkması gerektiği gerçekliğiyle Karol’a çok acı bir yüzleştirme yaşatmıştır.
- Ancak bu öğrenme süreci gerçekten içselleşmiş midir? Karol çocukluktan yetişkinliğe geçişin neler gerektirdiğini; her zaman tüm kadınların onu kabul etmeyeceğini usulen mi yoksa içsel bir şekilde mi öğrenmiştir?
- Karol, anne imgesindeki Dominique’e ancak kendini mezara koydurmak suretiyle sahip olabilmiştir. Ayni bir bebeğin ya da çocuğun anneye hep yapışık olacağı bir durumda kendine ait bağımsız bir kimlik kuramayacağı gibi, Karol da Dominique’e ancak kendini yok yedip yerine para ve güç koyarak sahip olabilmiştir.
- Peki, hapsedilmesini sağladığı Dominique’i şimdi bir anne gibi kendi ellerinde tutan Karol (bebek/çocuk) kendi yokluğunda (annenin varlığında kaybolup) nasıl var olup büyüyebilecektir?
- Öyleyse tüm bu çaba aslında bir yetişkinin bebeklik döneminde takılı kalması ve bunun saf beyaz bir temsili değil midir?
Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com