Tamamlamak mı Tanımlamak mı Asıl Mesele?
Bugün psikiyatride yapılan en büyük yanlış, kişiye tanı koymak çabası içerisinde onun kendine has bireysel ihtiyaç ve eksiklerini göz ardı etmektir. Bundan daha büyüğü ise hastanın sadece semptomuna ve rahatlamasına odaklanıp bu hastalığa sebep olan kökenin tamamen yok sayılmasıdır.
Girl interrupted/aklım karıştı adlı film, intihar girişiminde bulunan Susanna’nın hastanede acil müdahalesinin ekrana yansımasıyla başlar:
“Belki ben delirmiştim
Belki nedeni 60’lı yıllardı
Çocukluğu kesintiye uğratılmış bir kızdım”.
Sınır kişilik bozukluğu olduğu düşünülen Susanna’nin bir psikiyatristle görüşme sahnesiyle devam eder film… Doktor, Susanna’ya birtakım sorular sorar ve onun koparak başka mevzulara gidip gelen zihni arasında, Claymoore Akıl Hastanesine yatırılması gerektiğine karar kılar. Bu arada Susanna’nın zihni onunla yatmak için çabalayan aile dostları profesörle olan sahnelere kayar. İntihar ettiği gün acilin camından içeri yine bu adam bakmaktadır. Doktor: “Senin dinlenmen gerek; gerçekten dinlenebileceğin bir yere ihtiyacın var.” diyerek bu sahneleri keser. Dışarıda bekleyen annesiyle vedalaşamadan doktorun çağırdığı taksiye binen Susanna hastaneye doğru yol alır. Kendisini alan taksi şoförü merakını gizleyemez ve ona nesi olduğunu sorar. “Mutsuzum” der Susanna; “Herkes mutsuz!” diye karşılık verir taksici… Sanki hasta olanla normal arasında nasıl bir fark var anlamıyorum der gibidir taksici ve Susanna taksiden inerken ona son sözü söyler: “Buraya fazla alışma!”
Claymoore Akıl Hastanesi
Hastaneye geldiğinde Susanna’yı Dr. Wick karşılar. Susanna on sekiz yaş üstü olduğu için hastanede yatmak istediğine dair belgeleri, kendisine imzalatırlar. Bir türlü niye burada olduğunu anlayamamaktadır; zihni farklı sahnelerle bölünmektedir. İntihar etmediğini söylemektedir. Bunları terapide konuşması gerektiğinin altı çizilerek uzunca bir süre kalacak olduğu koğuşa götürülür Susanna. Daha sonra terapide eve gitmek istediğini buradaki herkesin çatlak olduğunu düşündüğünü söyler ama “evde de herkes çatlak” diyerek bu durumdan kaçışı olmadığını vurgular.
Susanna koğuşta bir sürü kişiyle tanışır. Özellikle antisosyal kişilik bozukluğuna sahip Lisa en olaylı ve dikkat çekici tiptir. Herkes ondan çekinir; çünkü empatiden yoksun haliyle herkesin yüzleşmekte zorlandığı yerlere odaklanarak acı verici cümleleri çok kolayca sarf edebilmektedir. Susanna Lisa’nın liderlik ettiği bu grupla hareket etmeye başlar. Hatta bir ara eski erkek arkadaşı Toby onu klinikten kaçırıp birlikte yaşamak için almaya geldiğinde, sözde burada kalmaktan hoşlanmayan Susanna, gitmek istemediğini söyler: “Gitmek istiyorum ama seninle değil!” diyerek konuyu kapatır. Susanna’nın Lisa’nın başkaldıran tarzıyla ilaçlarını almadığını ve ona bağlandığını görürüz.
Tüm bu hastane süreçleri ve olaylı geçen günlerde dikkatimizi çeken, Susanna’nın anne babasının hiç ortada olmayışıdır. Kızları hastaneye yatmıştır ama onlardan hiç ses soluk yoktur. Yalnızca Paskalya öncesi gelip birileri Susanna’yı sorarsa ne diyecekleri üzerine endişelerini paylaşmışlardır. Susanna’nın neye ihtiyacı var; ne yaşıyor bihaberdirler. Buradan da Susanna’nın ihmal edici ve duygusal bakımdan yoksun bırakıcı bir aileye sahip olduğu dikkati çekmektedir. Susanna’nın ihtiyacı bağlanmak ve güvenebilmektir. Sıkıntılarının desteklendiği, paylaşıldığı ve yatıştırıldığı, kendi olup duygularını açabildiği kişilere ihtiyacı vardır…
Kırılma Noktası
Psikiyatri ilaçlarını almayan Susanna, terapi sürecine devam etmektedir. Lisa ona öğütlemiştir: “Ne kadar çok anlatırsan o kadar çabuk çıkarsın.”. Hatta bir gece Lisa, tüm koğuşu terapist dosyalarının olduğu yere sokmuştur ve Susanna kendisine sınır kişilik bozukluğu tanısı konulduğunu öğrenmiştir. Filmin ilerleyen sahnelerindeyse klinikte yatan ve babasının özel ilgisine sahip olan Daisy’nin hastaneden taburcu olduğunu görürüz. Daisy çok mu iyidir değişen bir şey olmuş mudur da ayrılıyordur hastaneden? Soru işareti uyandıran bir sürü çelişki vardır… Koğuşta kalanlar ise onun arkasından özenerek bakmaktadır.
Daha sonra Lisa’nın örgütlemesiyle Susanna’nın da içinde olduğu bir grup hastaneden kaçarlar. Dışarıda ne yapacaklarını bilemeyen Susanna ve Lisa, Daisy’nin evine giderler. Orada Lisa Daisy’nin kollarındaki kesik izlerini fark eder ve onun iyileşmediğini sadece babası ile bu hayatı seçtiği için taburcu olduğunu söyler. Ayrıca babasının onunla cinsel ilişki yaşamasını herkesin bildiğini ama bilinmeyeninse Daisy’nin babasıyla ensest bir ilişki yaşamaktan zevk aldığı gerçeği olduğunu söyler. Daisy bundan çok olumsuz etkilenir ve odasına çıkar. Ertesi gün uyandıklarında Susanna dışarı çıkıp gelir ve daha sonra Daisy’nin odasına girer. Daisy kendini iple asmıştır. Susanna bundan çok etkilenir; Lisa ise ipte sallanan Daisy’nin cebindeki paraları alıp çekip gider. O güne kadar hissedemeyen Susanna hıçkırarak ağlamaya başlar. Polis ve ambulans çağırır. Onu hastaneye götürmek üzere de doktorlardan biri gelmiştir. Susanna Daisy’nin kedisini de alıp hastaneye döner. Susanna döndüğünde çok üzgündür. Bir gece kontrol saatinde Dr. Wick odasına girer. Susanna uyuyamamaktadır…
Susanna: “Ona karşı duramadım. İyi biri bir şey yapardı. Onu sustururdu. Yukarı çıkardı Daisy’le konuşurdu.” der.
Dr. Wick sorar: Ona ne derdin?
Susanna: Üzgün olduğumu… Onun yerinde olmanın ne demek olduğunu hiçbir zaman bilemeyeceğimi… Ama ölümü istemenin ne olduğunu bildiğimi… Gülümsemenin acı verdiğini… Uyum sağlamaya çalışıp başaramamayı… İçindeki şeyi öldürmek için kendini dışarıdan incitmenin ne demek olduğunu…
Sonrasında Susanna doktordan ona karşı kaba tavırları olduğu için özür diler. Doktor da buraya demir atmamasını ve ona anlattıklarını diğer doktorlara da söylemesini öğütler. Susanna doktora sarılarak uzunca süre ağlar. Yaşanılan bu süreçlerden sonra Susanna artık hep duygularını hisseder, bir zaman ölümü arzuladığını kabul eder ve kendini günlüğüne ve terapistine açarak anlatmaya başlar. Resim yapar…Duygularını hem dile hem renklere döker…
“Hissetmek istemediğimizde ölüm rüya gibi gelebilir. Ama ölümü görmek gerçekten görmek, onu hayal etmeyi çok saçma gösteriyor. Belki insan büyürken duygusal kalkan arıyor. Tek bildiğim yeniden hissediyorum…”
Bundan sonraki süreçlerde Susanna gün be gün iyileşir. Terapi ve arkadaş ilişkileri iyi gitmektedir. Susanna taburcu olmadan hemen önceyse Lisa yine yakalanıp getirilir.
İyilik Halinin Ötekine Aktarımı
Susanna taburcu olmadan bir gün önce Lisa onun günlüğünü çalıp diğer arkadaşlarının ortasında Susanna’nın onlarla ilgili düşündüğü şeyleri okur. Susanna çok üzülür. Lisa onun iyi olmadığını, taburcu olmayı hak etmediğini ona göstermek ister. Susanna ağlayarak uzaklaşmaya çalışır ama Lisa sivri diliyle onun peşindedir. Lisa, “Ben hepinize gerçekleri söylüyorum. Daisy’ye de gerçekleri söyledim. Neden kimse benim sigortalarımı attıracak bir şey söylemiyor? Neden ailemin ölmemi istediğini söylemiyor!” diye haykırır. Kaçmaya çalışan Susanna “Çünkü sen zaten ölüsün! Kalbin buz gibi. Belki dışarıdaki herkes yalancı, tüm dünya aptal ve cahil ama o dünyada olmak istiyorum. Seninle burada olmaktansa…” der. İlk kez biri Lisa’yı etkilemeyi başarmıştır. Lisa çılgınlar gibi ağlamaya başlar; kendiyle yüzleşmiştir…
Susanna gideceği son gün Daisy’nin kedisini onu çok seven yüzü yanık hasta bir arkadaşına verir. Çünkü kendisine çocukluğundan yetişkinliğe, kopukluktan gerçekliğe geçişte bir geçiş nesnesi olarak fayda sağlamış olan kediciğin artık görevi sona ermiştir. Lisa ve herkesle olumlu bir şekilde vedalaşır ve taksiye biner. “Sağlıklı bulundu ve dünyaya gönderildi. Delilik ve parçalanmak genişletilmiş sen ya da ben. Delilik yalan söyleyip bundan zevk almak, sonsuza dek çocuk olmayı dilemek… Onlar mükemmel değildi ama benim arkadaşlarımdı.” diye geçirir zihninden. Susanna’nın hayatında eksik kalan birilerine bağlanma, duygularını kopmadan hissedebilme ve kendiyle yüzleşme süreci olumlu gitmiş ve Susanna iyileşmiştir.
Neydi iyileştiren şey?
Filmde Susanna’nın tüm sürecini ele aldığımızda onu iyileştiren aldığı ilaçlar değil; kendiyle yüzleşip hissetmeye başladıktan sonra ona iyi gelen bağlanabileceği güvenli bir ortamın olmasıdır; ilişkidir. Susanna geçmişinde yaşadığı acılarla baş edebilmek için, bir şekilde duygularını kapatmayı öğrenmiştir. Şema Terapide kopuk korungan mod adıyla geçen bu ruh hali, kişinin andan kopması ve bu sayede acı çekmekten kendini korumaya çalışmasıdır. Sınır kişilik bozukluğuna sahip kişiler çoğunlukla bu modda gezerler. Çünkü çocukluklarında yaşadıkları şeyler o dönem için oldukça büyük ve acı vericidir. Bir çocuk travmatize edilip kurbanlaştırıldıysa ailesi tarafından, bunun getirdiği duygusal yükü ne yapacağını bilemez ve bundan kaçmak için tüm duyguları kapatır. Bu da kişinin devamlı o çocukluk döneminde takılı kalmasına, yetişkin olamamasına ve anı yaşayamamasına sebep olur. Tıpkı Susanna’da olduğu gibi. Kendi duygusuna o kadar kapalıdır ki intihar girişiminde de bulunsa algılamaz ne yapmaya çalıştığını…
Filme psikiyatri açısından bakarsak, filmde kimin hasta ve kimin normal olduğuna dair sorgulatmalar olduğu dikkati çekmektedir. Daisy aslında iyi olmadığı halde ve onu daha da kötüye sürükleyecek ve belki de hastalığının kökenini oluşturan koşullara taburcu olmuştur. Çünkü klinikte semptom giderilmeye çalışılmış, ilaçlar verilmiş ve onun durumuna neyin sebep olduğu ve onun nasıl korunacağı hesaba katılmamıştır. Bu anlamda bakınca Lisa haklıdır. Daisy iyi olarak çıkmamıştır hastaneden. Psikiyatri insanı anormale sürükleyen tamamlanmamış ihtiyacın yarattığı tanıya o kadar odaklanmıştır ki semptomu gidereyim derken semptomun kökenini yani tamamlanmamış ihtiyacı göz ardı ederek daha büyük semptom yaratmıştır. Film boyunca da ilaçların alınmadığı vurgulanmış ama bir şekilde de tüm bu hasta insanlar sosyal ortamın bağlayıcılığıyla bir arada devam etmiştir. Çünkü hepsinin bağlanmaya ve dışlanmadıkları bir alana ihtiyacı vardır. Susanna sınır kişilik olarak nasıl bir hastalığa sahip olduğunu anlamamıştır. Ancak hislerinin eksik olduğunun, bunların ortaya çıkmasıyla işlerin iyi gittiğinin farkına varmıştır. Kaçtığı şeylerle yüzleşip Lisa’yı da yüzleştirmiştir. Tanısının ne olduğundan ziyade, eksiğini tamamlama fırsatı bulduğu için ve ilişki kurabildiği için Susanna iyileşebilmiştir. Tanımlamak psikiyatri uzmanı için yol gösterici bir kılavuzken bazen kategorize edeyim derken bireyin asıl ihtiyacı kaçmaktadır. Oysa Susanna da işler daha yolunda gitmiş, Susanna “iyileşmiş bir sınır kişilik bozukluğu” olmaktan ziyade, eksiğini tamamlamıştır…
Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com