Skip to main content

Ben İnsan Değil miyim?

Bir şeyi başka bir şeye benzetmek, metafor. Ne için kullanırız? Bir şeyi anlatmayı onun kendi üzerinden yapamadığımızda, karşı taraf anlamadığında, bir aktarıcı ile işlerin kolay anlatılacağını düşünürsek… Neden aracı kullanmadan anlatamadık acaba? Belki çok soyuttu, belki akılda kalıcılığı zordu ve biz “bir başka şeyle” anlaşılmayanı anlatmayı seçtik…

Psikolojideki kavramları düşünürsek zaten her şey buna dayanır demek çok da yanlış olmaz. Birtakım soyut his, düşünce, anlatımları kişiyle ortak olarak konuşabilmek, kişinin ne yaşadığını anlamlandırabilmesi için biz her şeye bir ad veririz. Kişi, bu sayede adı olmayan belirsiz ve tanımlanamayan bir şeyin içinde kaybolmuş gibi hissetmektense, adı olan bir şeyi daha fazla kontrol edebileceğini düşünür ve rahatlar. Adı olan bir şey, sanki görülebilir, baş edilebilir, çözülebilir. Bu sayede kişiye sizin hissettiğiniz şey şema terapide şu şemaya ya da şu moda denk gelir ve biz ona şöyle sesleniriz gibi bir şeyler söyleriz. Danışan da rahatlar ve “peki şimdi ne yapacağız?” diye sorar. Bu, tabii sadece danışanın bir şeyi anlaması için ihtiyaç olunan bir şey değildir. Psikolojinin bilim olması için de soyut şeylerin somuta dökülüp metaforlaştırılmasına ihtiyaç duyarız. Bu sayede soyut olan şey ayrıştırılabilir, ölçülebilir, bu bilimden devam edecek kişi neyi duyunca bunun ne demek olduğunu anlayabilir ve ona göre yol haritası çizebilir…

Bir örnek verelim. Hayatında yoğun kaygı yaşadığını söyleyen, 38 yaşındaki, evli ve üst düzey yönetici olan M. Hanım, terapiye bu şikayetlerini çözümlemek isteğiyle başvurmuştur. Normalde seansları perşembe günleri saat 18.30 iken, Pazartesi yaşadığı yoğun kaygıdan dolayı randevusunu salıya çekmek istemiştir. Aşağıda salı günü acilen yapılan seansın içinden bir diyalog parçası yer almaktadır.


Terapist: Dün, oldukça kaygılı olduğunuzdan bahsettiniz. Tam olarak ne yaşadınız?
Danışan: (sessizlik)Biliyor musunuz bu konuyu şu an hiç açmak istemiyorum. Şu an başka bir konudan bahsedelim mi? Mesela çocuğumu nasıl daha sağlıklı yetiştirebilirim bunu konuşalım…

Terapist kendi içinde sorgular. M. Hanım yaşadığı bu kaygı için seansını öne taşıdı ama şimdi başka konudan bahsetmek istiyor, konuyu değiştiriyor. Belli ki bahsedeceği bu “kaygı” duygusuyla kalmak, onu tetiklemek ve onu konuşarak bile hissetmek istemiyor. Yani, bu duyguyu hissetmekten kaçınarak baş etmeye çalışıyor. Demek ki şu an şema terapiye göre kopuk korungan moda geçti. Yani konudan kopup duyguyu hissetmeden kendini korumaya çalışıyor. Böyle olunca da içerideki kaygı duygusu çözümlenememiş oluyor ve yaşamaya devam ediyor. Bunu danışana fark ettirmek ve önce duyguyla kaçınarak baş etmeye çalıştığını, bunun yaratabileceği avantaj ve dezavantajları ona fark ettirmek gerek. Sonra da duygu üzerine çalışmaya başlayabiliriz.


Terapist: M. Hanım, telefonda da belirttiğiniz üzere bu kaygı sizi hızla randevu almak gibi bir talebe yöneltti. Belli ki çok zordu bu duyguyu yaşamak sizin için. Tam da bu duyguyu açıp konuşacakken başka konudan devam etmek istediğiniz dikkatimi çekti. Bunu nasıl açıklarsınız?

Danışan: Evet, aslında sırf kaygı yaşadığım için apar topar randevu aldım ve geldim ama sanki konuyu açarsak tekrar aynı duyguyu yaşayacağım. Yokmuş gibi davranmak en azından daha az acı veriyor.

Terapist. Söylediklerinizden kaygıyı konuşmanın daha acı verici olduğunu ve onunla baş etmek için yokmuş gibi davranmanın, ondan bahsetmemenin sizin için bir başa çıkma yöntemi olduğunu anlıyorum. Doğru mu?

Danışan: Evet, aynen öyle. Bu benim her zamanki taktiğim. Kaç, kurtar kendini!

Terapist: Bu, şema terapide kopuk korungan mod dediğimiz bir kavrama denk geliyor. Kişi içinde bulunduğu durumun duygusunu yaşarken bu canını acıttığında bundan kaçınarak baş etmeye çalışabiliyor, o duygudan o an koparsa kendini koruyacağını düşünüyor. Sanki sizde de bu mod aktif oluyor. Peki, sizce kopuk korungan modun sizin hayatınızda avantajları ve dezavantajları nedir?

Yukarıdaki gibi giden diyaloglarla aslında danışanın yaşadığı durumu anlamlandırması için terapist bir kavramla durumu anlamlandırmaya çalışarak danışanın yaşadığı durumu somutlaştırmaya, ortak bir dil yaratmaya ve danışanla arasında bir köprü kurmaya çalışmaktadır. Bu sayede artık konuyu değiştirdiğinde, danışan hangi modunun aktif olduğunu anlayacak, bunun onda yarattığı dezavantajların farkında olduğu için kaçmak yerine o duyguyla yüzleşmeye çalışacaktır…

Metafor bizi yakınlaştırır mı uzaklaştırır mı?

Peki, bu metaforlaştırma her zaman bizim için faydalı bir şey midir sosyal bilimlerde? Bu metaforlara sahip olan kişi her şeyi bilen ve her şeyi tüm çıplaklığıyla görebilen kişi midir? İnsanın koyduğu soyut bir şeyi metafor üzerinden bir kavrama çevirmek, onun hissettiği şeyin birebir aynısını mı ifade eder?

Bence soyut ilimlerin en önemli sorunsallarından biri de kategorizasyondur. Matematiksel bir önermeden gidersek, derslerde öğrendiğimiz a = b, b = c ise a her zaman c’ye eşit midir acaba? Buyurun bakalım, düşünün de durun. Tüm insanlığın kullandığı kopuk korungan mod aynı kopuk korungan mıdır? Derecesi, işlevi, tam olarak nasıl çalıştığı herkeste benzer midir? Herkesin kopuk korunganı aynı çocukluk yaşantısından kaynaklı mı oluşmuştur? Herkes aynı duygudan mı kaçmayı hedefler? HAAYIR! HAAYIR! HAAYIR! Aslında kategorize edeyim de şu insancağıza biraz daha yakınlaşayım da birbirimizi daha iyi anlayalım derken olayı insanın kendi gerçekliğinden çıkarıp ona A grubundan mı B grubundan mı diye bakmaya başlarsak, insanın kendine has diğer yanlarını ve biricikliğini de göz ardı etmiş oluruz. Üstelik dozu daha da arttırırsak kendimizi “ilah” sanır, herkese teşhis koyar, her şeyi biz bilir hale gelir, ego’muzdan yenmez yutulmaz bir hale geliriz.

Tüm bunları göz önüne alırsak, biz elbet insana yakınlaşmak, olanı anlamlandırmak ve ortak bir dil kullanmak için metafor kullanmalıyız. Ama metafor kullanmak insanı bir “nesne” gibi kategorize edilen ve sadece bu kategoriden ibaret olan indirgemeci bir yere götürürse işte o zaman işler karışır, insandan da insanlıktan uzaklaşıp mekanik bir hayat sürmeye başlarız. Yoksa siz insan olduğunuz için ne kadar uğraşsak da metaforlaştıramadıklarımızdan mısınız?

Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com