Skip to main content

Ego’nun Restorasyon Çalışması: Büyüklenmecilik

Psikeart’ın bu ayki teması kibir. Türk Dil Kurumu’na göre, kibir “kendini beğenme ve başkalarından üstün tutma” anlamlarına gelir. Bu meselenin aslıysa benim hayattaki varoluşumun nasıl pozisyon almaya çalıştığında gizlidir… Oysa herkes gibi geldim dünyaya, her bebek gibi… Herkes gibi biricik ve özelim yok ki benden bir tane daha! Benzer özelliklerim olabilir; hem de çok acayip benzer yanlarım olabilir birilerine ama ne ben bir başkasının tam karşılığı olabilirim ne de bir başkası birebir bana karşılık gelebilir. Öyleyse nedendir benim kendi özel oluşumu ispatlama, tek olmaya, kendi yerimi üstte tutmaya ihtiyacım?

Mesele doğumda değil, asıl doğumdan sonrasında gizlidir… Ben, evet herkes gibi gelirim dünyaya ANCAK annem-babam veya benim için birincil öneme sahip bana bakan kişiler benim varlığımı kabul etmiyor; benim kendimce yaptığım şeyleri aşırı eleştiriyor, beni başkalarıyla kıyaslıyor ya da aşağılıyor ve küçümsüyorlarsa ben kendimi aşağıda, muhtemelen oldukça değersiz hissederim. Hatta öyle ki değer bulmam, takdir edilmem, sevilmem, ilgi, onay almam benim ya performansıma ya da yaptıklarıma bağlı olur. Ben kendimi yaptıklarımdan bağımsız koşulsuzca sevilmiş hissetmediğim için de içeride bir yerlerde aşağıda, ezik, yetersiz ya da kusurlu hissederim. Egom da ne yapsın “ben aşağılığım, eziğim, yetersizim” diye varoluşunu devam edemez ki kendini güçlü tutmak için elbet bir “savunma” hazırlayacak: “Ben senden üstünüm, ondan da üstünüm, onlardan da üstünüm” diyerek kendini dengelemeye çalışacak. Ötekilerden önde olduğunda, kibirle kabardıkça kendini beğenerek, aşırı bir telafiyle içindeki ezilip aşağılanmış ve yaralı çocuğun acısını dindirmeye çalışacak. Bu acıyla büyüklenerek baş etmeye çalışacak sağlıksızca. Tabii bu baş etme hiçbir zaman içerideki çocuğun acısını dindiremeyecek hatta onu yaşattıkça yaşatmaya devam edecek talihsizce…

Bilin ki etrafınızda gördüğünüz en kibirli, en büyüklenmeci, en üstten bakan insanların aslında son derece yetersiz, aşağıda ve yalnız hisseden bir çocuk vardır içlerinde. Ne kadar böbürlenme artarsa ne kadar narsisizm, aşağılama artarsa birinde, o içindeki aşağılanmışlığı dengelemek için çaresiz bir savunma içindedir. Bu durum ne kadar şiddetli ve sürekliyse de bu kişi geribildirimden o kadar uzaklaşır.

Büyüklenmeci ve kibirli bir yapıya sahip olmamın diğer bir nedeniyse eleştirilip aşağılanmanın tam tersiyle ilişkilidir. Çocukluğumda hata da yapsam, kimi zaman ötekilerine zarar da versem, başkalarının ve onların sınırlarını ihlal da etsem annem-babam hep beni HAKLI gördülerse, benim her şeyi yapmaya hakkım var olmuşsa ve ben kimsenin uyduğu kurallara uymak zorunda değilmişim; bir prens ya da prenses gibi büyütülmüşsem bu da benim kendimi her zaman ötekilerden farklı ve önemli olduğuma ilişkin bir algıyla büyümeme neden oluyor. Çocukken bana böyle davranılınca ben de yetişkin olunca ötekilerine aynı şekilde davranmaya benim üstün olduğumu onlara hissettirmeye, farklı olduğumu vurgulamaya devam ediyorum. Çünkü bu benim alıştığım bir yapı; her şeyi ben bilirim, hep ben haklıyımdır. Sözlerim ve tavırlarımda hep “BEN! BEN! BEN!” derim…

Büyüklenmeci moda sahip olmaksa bütün ilişkileri, günlük en saçma sapan basit şeyleri bile bir rekabet, bir yarış, bir altta üstte olma, bir ezen ezilen meselesi olarak görmeme neden olur. Kim daha iyi çay demler; kim daha çok spor yapar, kim daha önce yükselmiş işte, kim daha çok ülke görmüş; kimin çocuğu daha başarılı…? Beni daha çok, daha fazla olmak kafesine alır; ben gerçekten bu yaptığım şeyleri yapmak istiyor muyum hiç bana sormaz; sözde bana aşağılık hissettirmemek için veya üstün halimi devam ettirme çabasıyla beni yarış atı gibi koştururken büyüklenmeci mod beni kendim olmaktan daha da uzaklaştırır. Oysa, öteki insanlar sadece kendi halinde, kendi varoluşları ve kendi yollarında ilerlemektedirler; ben de benimkinde… Burada kimden daha ileride, geride, ötekinin sağında solunda neresinde olduğumun hiç önemi yoktur aslında… Mesele benim içimdedir, benim ne olduğumu, değerimi hiçbir zaman ötekine göre pozisyonum belirleyemez ki… Mesele çocukluğumda benimle yanlış ilişki kurulmasında ve yazılımımın hatalı kurulmasındadır. Bu kurulum doğuştan özel olduğumu ama insan olduğum için eksiklerim olabileceğini, başkalarıyla yaşadığım bu dünyada ötekilerin de ihtiyaçları olabileceğini ve onların haklarını ihlal etmemem gerektiğini bana unutturmuştur.

Formül aslında sözde basittir. Kişi gerçekten bir şeylerde iyiyse, büyük bir insansa zaten öyledir; bunu bildiği içselleştirdiği için böyle var olur. Ama büyüklenmeci devamlı “ben büyüğüm, üstünüm” deme ihtiyacı içerisindedir doğrudan ya da dolaylı olarak. Oysa büyük olan zaten büyüktür ve büyüğüm demeye ihtiyaç duymaz… Fazla söze ne gerek, Mevlâna şu dörtlükle her şeyi özetler; yolumuzu rotamızı bize çizer…

“Yüzde ısrar etme doksan da olur,
İnsan dediğinde noksan da olur,
Sakın büyüklenme elde neler var,
Bir ben varım deme, yoksan da olur.”

Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com