İçimdeki Deli
Bir varmış bir yokmuş, çok eski zamanlarda kasabanın birinde bir adam bir derde tutulmuş. Adama bilinmeyen zamanlarda, yüreğinin ortasında bir ateşle, terleme ve titreme geliyormuş. Bununla kalsa iyiymiş bu durum yaşanınca adamın nefesi kesiliyor, göğsü sıkışıyor, adam aklını, kontrolünü kaybedecek ya da ölecekmiş gibi hissediyormuş. Adam pusudaymış, ne zaman bu sıkıntıları baş gösterecek gibi olsa bunu engellemek için şifacıdan aldıkları bitki karışımını içiyor, koşmaya başlıyor ya da işi gücü bırakıp eve gelip yatağa giriyormuş. Bu dert bir türlü geçmiyormuş. Adam ne olmuş da bu derde tutulmuş doğrudan bir bilen bir şahit yokmuş. Aslında bu dert adama her şeyi birlikte karar verdiği ve ona danışmadan bir şey yapamadığı babasının kaybettikten sonra musallat olmuş…
Bu derdine bir türlü çare bulamayan adam gün geçtikçe insanlardan, çalışmaktan daha da uzaklaşıyormuş. Yeter ki bu his gelmesin diye kendini çektikçe çekmeye başlamış. Ne zaman geleceği belli olmayan bu derdi bekler olmuş; bekledikçe de tüm hayatını bu his sarmış. Artık sıradan bir terlemeyi de titremeyi de bazen de hızlı yürümekten kesilen nefesini yanlış yorumlayıp yine bu his geldi sanıyor; kendi kendine kaygı ve korkuya kapılıyormuş. Masal bu ya kocasının bu derdine çok üzülen karısı bu durumu herkese anlatır bir çare arar olmuş. Bir gün çok uzak başka bir kasabanın birinde bir bilge olduğunu ve onun birçok hastaya şifa olduğunu duymuş. Gitmek istemeyen, kendi bildiği ortamlardan çıkmaya tedirgin olan kocasını da alıp yollara düşmüş. Az gitmişler uz gitmişler dere tepe düz gitmişler sonunda varmışlar bilgenin kapısına. Bilge, adamı yalnız başına görmek istemiş ve ona anlatmasını söylemiş. Sonra kafasını sallayarak adama şu soruyu sormuş:
Soru: Her gün geçtiğin yolda yürürken delinin biri sana yaklaşıp senden para istese ondan kurtulmak için ne yapardın?
- Para veririm.
- Ondan koşarak kaçarım.
- Kendi hızımda yürümeye devam eder onun para isteğine hiçbir tepki göstermezdim.
Adam bir iki dakika düşünmüş, “Bazen para verirdim bazen de o beni görmesin diye
kaçardım.” demiş. Başını sallamış bilge ve konuşmaya başlamış…
“Evlat eğer ona para vermeyi seçersen muhtemelen deli seni gözüne kestirip yakaladığı her zaman yine para isteyecek. Belki bugün ondan kurtulacaksın ama uzun vadede peşini bırakmayacak. Bir nevi musallat olacak sana; bir rahatlık vermeyecek önüne çıkacak ya yine para alabilirsem diye… Para vermeyip ondan kaçarsan da kaçtığın deli olunca sen kaçınca o da seni kovalamaya başlayacak. Delinin kendinden kaçılması hoşuna gittiğinden seni kovaladıkça kovalayacak karşına çıkıp seni ürküttükçe de kendini daha güçlü hissedecek… Bak evlat senin içinde bir deli var. Senin bu derdin bir delinin hallerinden ibaret, seni titretiyor, terletiyor, ürkütüyor, korkutuyor ve bundan besleniyor. Sana düşen bir deliden kurtulmak için ona rağmen hayatına devam etmektir ve ondan kurtulmak için herhangi bir şey yaparsan, onunla savaşırsan o kendini senin hayatında değerli hissedecek, seni ele geçirip senin hayatın üzerinde söz sahibi olacak. Sen işine git, eskiden neler yapıyorsan aynen devam et, senin deli geldiğinde hiçbir şey yapmadan ona rağmen işine aynen devam et “hah yine benimki geldi, bedenimi sallayıp geçip gidecek” de ve hiçbir şey yapma. Bu deli bir gelecek, iki gelecek, üç gelecek sonra değer bulamadıkça senden sıkılıp gidecek evlat…” diyerek sözlerini kapatmış.
Adam bir iki dakika durmuş: “Peki ya ölürsem ya aklımı kaçırırsam?” diye sormuş. Bilge gülümsemiş: “Oğul işte bunlar hep deli safsatası, bak seni inandırmış işte! Delinin ipiyle kuyuya mı inilir… Bak bu zamana kadar seni böyle düşündürdü ne öldün ne aklını kaçırdın…” demiş. Bu cevapla birlikte bilgenin ne demek istediğini anlayan adam “içindeki deliyi” alarak oradan çıkmış. Korku da gelse, kaygı da gelse ne yapacaksa işine gücüne devam etmiş. Kolay olmamış elbet, bedeninde gezen bu şeye duyarsız kalmaya çalışmak. Aradan aylar geçmiş… Bir gün çok uzun zamandır hiç bu delinin gelmediğini fark edip gülümsemiş… Ve aradan asırlar geçmiş bu delinin adı psikiyatri kitaplarında “panik atak” diye kullanılır olmuş, sırf kendini özel hissedip literatürü ele geçirmesin diye…
Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com