Skip to main content

Salgın da Bir Gün Nostalji Olur mu?

Salgın döneminde sosyal medyada en çok dikkatimi çeken ve kendimde de gözlediğim şeylerden biri de eskilere dönme ve geçmişte neler yaptığıma dair bir durup bakma davranışı içinde olduğumuz. Annemden, ablamdan, kuzenlerden, arkadaşlardan eskilere dair sözler, fotoğraflar gelmeye başladı. Hatta salgının ve evden çalışmaya başladığımız ilk birkaç haftanın sonunda ofise çiçekleri sulamaya gittiğimde, anlam veremediğim gözyaşlarıyla bu ofisi açarken neler yaşadığımızı detayına kadar anlatır halde buldum kendimi. Baktım bir şeyler oluyor. Nereden çıkmıştı bu nostaljik bakış ve geçmişle olan bu denli uğraş. Ve herkesin kullandığı bir kelime “nostalji” aslında tam da sorguladığım şeydeki ana tema olarak karşımda duruyordu. Kelimeyi bulduktan sonra geriye kalmıştı birazcık literatür taramak…

Bugün ve gelecek ezici, baş edilmesi zor olmaya başladığında geçmişe dönme ihtiyacı duyarız. Stres, üzüntü ve kayıp duygusu nostaljiyi özellikle tetikleyen duygulardan. Tam da böyle bakınca bugün ve yarına dair belirsizlik, hayatta kalmakla ilgili tehdit ve yoğun stres, sağlıklı, güvende hissettiğimiz, spontane davranabildiğimiz ve alıştığımız yaşam biçimimizin kaybını yaşadığımız ve bu durumun ne zaman biteceğini bilemediğimiz bugünler de nasıl da anlaşılır geldi nostalji yapmak. Çünkü bugün ve yarın stresli ve kaygılı, dönüyorum bakıyorum arkama. Ve araştırmalara göre, tam da böyle bir dönemde geçmişe bakmak elimde var olan, kontrol edemediğim bugün ve yarının stresi içerisinde kontrol edebildiğim, sahip olduğum şeyleri kendime hatırlatarak dağılmadan bir dengede durarak stresten rahatlamaya geçebiliyorum. Peki, nostalji yapmak sadece rahatlatır mı?

Kökenine bakıldığında ilk çıkışı 1688’de Hofer’in Alpler’de yaşayan İsviçreli askerlerin Avrupa’nın başka bölgelerine gönderilmeleri sonucu memleketlerine duydukları aşırı özlem sonucu yoğun stres yaşamaları üzerine bir hastalık olarak tanımladığı bir şey nostalji. Nostos (ait olduğun topraklara/memleket dönüş) ve algos (acı) kelimelerinin birleşiminden oluşan nostalji bir hastalık olarak bir süre görüldükten sonra daha sonra tanı olarak kullanılmamıştır. Ancak kökenine bakıldığında, ait olduğun, bildiğin, tanıdığın yere özlem gibi düşünürsek de yine korona salgınının olduğu, bilinmezler, ait olmadığın bir yaşama biçimi ve eskiyi özleyip onu idealize etmenin de bu dönemde bir ihtiyaca dönüşmesi şüphesiz ki kaçınılmaz. Önce bir yer olduğunu hatırlıyoruz, sonra onu özlüyoruz ve bir aidiyetlik yapılanmasıyla kendimizi bir yere bağlı kılıyoruz. Özlenecek bir yer aslında, bir yerimiz olduğu, ait olduğumuz bir yerin varlığını bile hatırlamak tam da böyle bir zamanda güven veriyor. 

Ama şu bir gerçek ki nostaljinin bu tanımından ziyade kişiler için ne anlama geldiği de neden bu dönemde sıkça ihtiyacımız olarak karşımıza çıktığını anlamak için önemli bir konu. Yapılan tanımlamaların çoğunda en temel nokta “geçmiş” olanla ilgili olması, içinde duygu ve his barındırması, hatıralara dayanması ve çoğu zaman sosyal ilişkilerle alakalı olması. Ancak duygular kısmına odaklanıldığında her ne kadar yatıştıran bir yapısı ve pozitif duygular içerse de içinde bir miktar acı da barındırdığı söyleniyor. Belki de rahatlama kısmı ait olduklarımıza, yaşadıklarımıza, anılar biriktirdiklerimize ama şu an onlara olan uzaklığımızla ilgili. Belki tam da bugün salgın döneminde “ölümlülük” gibi varoluşsal bir hatırlama yaşadığımız günlerde, aynı ölmeden önce bu hayatta ne yaptığımızı sorguladığımız ve tüm hayatın gözümüzün önünden bir film şeridi gibi geçmesi gibi belki de bir şeylerin geçmişte kalmasının ve şu an oraya ulaşamıyor olmanın acısı bu. Başka bazı araştırmalarda yazıldığına göreyse, içimizden bazılarının sorgusuz ve kaçınan bir hayat yaşaması geçmişe baktığında daha acı verici bir tabloyla karşılaşmaya da neden oluyor. Çünkü salgın koşturarak belki de hasır altı ettiğimiz hayatı bizi durdurarak sorgular hale getiriyor. Durduk, bugüne baksak yoğun stres, gelecek belirsiz olduğu bir zamanda geriye geçmişe bakmak kalıyor. Ve orası da yüzleşemediğimiz şeylerle doluysa bunun adı belki de nostalji olmaktan çıkıyor.

Şöyle ülkede yaşadığımız birkaç yıllık temalara bakıldığında ne de çok toplumsal zorluk yaşamışız. Yenileri geldikçe geçmişe bir daha bakıyor hatırlıyor muyuz bilmiyorum. Şimdilerdeyse tüm dünyayı etkileyen salgın, bir acıya dünyaca ortaklık etmemizi sağlarken, yönümüzü geçmişe çeviriyor. Özellikle yalnızlıkla tetiklendiği söylenen nostaljinin sosyal bağları arttırdığı, pozitif kendilik algısını arttırdığı ve pozitif duygulanım yarattığı vurgulanıyor. Geçmiş bugünü anlamlı hale getiriyor ve rahatlama yaratıyor. Tabii nostalji ihtiyacını, şöyle bir durup geçmişe bakmaya salgın psikolojisi sebep oluyor. Salgının psikolojisi stresli ve zor bir durumken aslında bize fonksiyonları da oluyor. Peki, salgın ne zaman nostalji olacak? 

Kaynak: Nostalgia: A Psychological Resource (Clay Routledge)

Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com