Tutku Beyazı Baştan Çıkardığında
“Sen yıllar önce kaybettiğim ümit
Sen hayata pembe bakan gözlerim
Sen yaşama sevincimdin…
Sen elimde bahar demetleri
İçim ışık ışık, kısaca sen gençliğimdin…
Yok dönemez geriye
Seni…seni…seni arıyorum
Seni…seni…seni özlüyorum.”
Sezen Aksu
Doktora sürecinin ilk yılları ve seçmeli derslerden hepimizin almayı çok istediği bir ders “Yakın İlişkiler”. Psikoloji okuyoruz birileri bize somut olarak romantik ilişkilerle ilgili bir şey söyler mi diye heyecan içindeyiz. Sevgililiğe, aşka, romantik partner seçimine yaklaşıyoruz makale okuyarak, tartışarak. Makalelerden biriyse kırmızının psikolojisi üzerine. Al al dudaklar, kırmızı yanaklar, makyajda kırmızıyı kullanıyor olmak ve cinsel organların koyu kırmızıya dönük renkleri… Hepsinin evrimsel açıklaması olarak baştan çıkarıcı olması ve sonrasında erkek ve dişinin birleşmesine dair kadında çekiciliği artıran kırmızının ve böylece üremeyle türün devamını sağladığı için önemli olduğu anlatılıyor. Kulağımıza çekicilik, baştan çıkarıcılık, çiftleşmeyle ilgili kırmızının gücüyle ilgili bir şeyler kaçıyor. Renkler dahil oluyor romantik ilişkilerin içine…
Romantik deyince elbette akla gelen bir diğer renkse pembe. Benim hayatımda çok kullandığım ve sevdiğim renklerden biri, nedense iyi hissettiriyor. Bambaşka renklerin içinde bir minik pembe, sanki albenisini arttırıyor o şeyin, her şeyin içine bir parça umut ekliyor. Bazen kendimi pembenin çok güzel bir tonu olduğu için bir şeyi almaya meyilli buluyorum ya da rutin hayatın içinde çalışırken parmaklarımdaki pembenin değişen tonundaki ojeler beni nedense mutlu ediyor, rutinden bir kaçış sağlıyor. Bu sadece benim için mi geçerli elbette hayır, bugün pembeyi birçok alanda öne çıkmış görüyoruz. Yapılan araştırmalara göre pembe aşk, romantizm, umut, mutluluk, iyimserlik, yumuşaklık, yaratıcılık, çocuksuluk, tazelik, öfori ve kibarlık ile ilişkileniyor ve özellikle sakinleştirici etkisi bilimsel olarak çalışılmış pembeyi pazarlama sektörü oldukça farkında olarak kullanıyor. Ve hatta, hiçbir bilimsel açıklaması olmamasına rağmen feminenlikle ilişkilendirilen bir renk pembe. Peki, kimdir pembe?
Kelime kökeni Farsça’ya dayanan pembe, pamuk sözcüğünden türemektedir. Kökeniyle de yumuşaklık içeren pembe, beyaza bir tutam kırmızı eklenmekle elde ediliyor. İçinde hem kırmızı hem de beyazı taşıyan pembeyi anlamak bu iki renkten geçiyor. Kırmızıagresyon, tutku, baskınlık, dikkat çekicilik, uyarıcılık, öfke, şehvet, sıcaklıkla ilişkiliyken beyaz masumiyet, temizlik, saflık, doğallık, iyilik, barış, güzellik ilişkileniyor. Bana göre pembe bir felsefe ilişkiler için ve sahip çıkılması gereken bir sembol. Çünkü ne kırmızı ne de beyaz olmayan ama bunların kaynaşmasıyla oluşan pembeyi biraz felsefik duyarsak bize çok şey anlatıyor…
Ara renk olmanın güzelliği, uçlarda gezmemenin en baştan çıkarıcı hali pembe, ne kırmızı kadar baskın, öfkeli, yakıcı, uyaran ne beyaz kadar, naif, masum, nötr, sessiz ve görünmez. Pembe… Baştan çıkaran, tatlı, sevimli ama görünen fark edilen bir yapısı olsa da kendi içinde iddialı ve rekabet yaratmayan. Bir o kadar yumuşak, sakin ve yatıştıran, aynı zamanda uyaran ve sıkıcılıktan çıkaran renk katan ve yaşatan. Umut, yaşam pompalayan, yakınlaşmayı arzu ettiren ama kendini dayatmayan bir renk pembe. Orada, birtakım duygular uyandıran, empoze etmeyen, yatıştıran, mutluluk katan, kendi halinde bir renk pembe…
İyi de hoş da yakın ilişkiler konusunda bu haliyle ne söylüyor pembe? Cevapsa tüm psikoloji kitaplarını okusanız da ancak kendi yaşanmışlıklarınızdan bulacağınız bir yerde. Bugün orta yaşlara gelen ve birçok kişinin yakın ilişkisini sorguladığı her yerde. Kimimiz kırmızıya kanıp baskın bir aşkla çekildiği ilişkide bulamadığı masumiyet, temizlik ve güvenin peşinde kimimizse siyahlardan çok yara almış ve beyaza tutunup güvenle kurduğu bir ilişkide şimdi kırmızının, tutkunun, yakıcılığın özlemi içinde. Herkes bir doğru insan kimdir sorgusu içinde. Ahh bir net cevap verse, çıksa da şu psikoloji teorilerinden biri de bir yol yöntem gösterse! Çünkü birçok mevsimin sevilesiliği göreceliyken baharın genel olarak sevilmesi pembede ne çok sıcak ne de soğuk. Hem renk renk, canlandıran, hayata dair bir yerde hem temizlik, naiflik ve sadelikte. Ve pembe diyor ki kırmızı da beyaz da sende ve ikisini de bir arada bulabilirsin bende ve tek bir bedende.
Peki, Sezen Aksu’nun dediği gibi gençliğim, yaşam sevincim, ışık ışık bir his, ellerinde bahar demetleriyle “sen” diye bir kişiye yüklenen bir duygu dönmez mi geriye? İhtiyacımız var tutkuya, kimi zaman baskınlığa, kimi zaman öfkeye, kimi zaman alev alev yakmaya, çekiciliğe, yetişkinliğe ve aynı zamanda ihtiyacımız var masumiyete, temizliğe, iyiliğe, sakinliğe, içimizdeki çocuğu çıkarmaya ve barışa. Bir yere çok yaklaşsak öbüründen uzaklaşmamaya. Biri için birinden vazgeçmemeye. İhtiyacımız var bazen tam kırmızı bazen tam beyazlar içinde sarıp sarmalanırken bazen de bu iki rengi karıştırmaya. Ve pembe bir kişide bulduğumuzda farkına vardığınız ve güzelliği o kişiyle ilişkilenmiş yerde. Oysa pembe, bende, sende, onda, hayatımızdaki o özel kişide. Cevap iki ayrı rengi karıştırabilme cesaretinde ve elbet her şeyde olduğu gibi, dışarıdan gelene hayatı bırakmak yerine biraz resim çizmeye niyet etmekte. Umut, pembede…
Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com