Annenin Arzusu Olmayı Arzulamak
İvan Gonçarov tarafından yazılan eserin sinemaya uyarlanması üzerine karşımıza çıkan Oblomov adlı filmde, Oblomov karakteri tembel mi tembel koltuğundan kalkmayan bir adamdır… Hizmetkarı Zakhar her ne yaparsa yapsın harekete geçiremediği efendisi Oblomovla uğraşır durur. Filmin başındaysa çocukluğunda Oblomov’u hep annesine ulaşmak için hareket halinde olan bir şekilde izleriz. Annesi eve mi geldi diye heyecanla dadısına sorar ve onun yanına gitmek için sabırsızlanır. Dadısı ise annesinin dinlenmesi gerektiğini ve onu rahat bırakması gerektiğini söyler. Kapıdan pencereden hep uyuyan annesine bakar, annesi geldi diye kırlarda koşturur heyecanla…
Çocuk Oblomov’dan tembel bir yetişkine dönmüş olan yetişkin Oblomov’u ise yatağından kaldırabilen tek kişi çocukluk arkadaşı Stoltz’dur. Stolz onun aksine, son derece dışa dönük kendi ayakları üzerinde durabilen ve kendine güvenen biridir. Gelir, Oblomov’u yatağından kaldırır, onu insan içine sokar, yemesi içmesine karışır, onun hayatını düzenlemeye çalışır. Hatta bir ara onunla oyunlar oynamak ister ve Oblomov ona karşı çıkar ve içinde bulunduğu durumun çokça farkında olduğunu ve işle ilgilenmeyen ve hiçbir şey yapmayan bu halinden dolayı “utanç” içinde olduğunu söyler, ağlar. Stoltz, arkadaşını bırakmak istemez, kendi başka ülkelere seyahat ettiğinde ona destek vermesi için Olga’yı bırakır. Olga, güzel, kültürlü bir kadındır ve Oblomov’a hayatı öğretmektedir. Olga bir süre sonra Oblomov’a âşık olur ve onu kültürlü bir adam yapmaya çalışır. Oblomov da Olga’ya âşıktır. Ancak Stoltz döndüğünde Olga’yla hayatını birleştirecektir. Ve Oblomov bu ilişkinin dışında kalacak daha sonra uzaklara giderek kendisi de evlenerek çocuk sahibi olacaktır. Ancak yedi yıl sonra da kendisine inme inerek hayata gözlerini kapatacaktır. Hem onun için çalışan Zakhar hem de eşi o öldükten sonra kendilerine gelemez. Hatta çocuklarını Stoltz evlat edinir ve bakar…
Filmin Analizi
Oblomov, aslında annesine yeterince doyamamış bir çocuktur, hep bir anne özlemi içindedir ve çocukluğundaki bu giderilememiş güçlü ihtiyaç onu bir bebek gibi yatağa bağlar, yetişkinliğini, olduğu yaşı bilmeyen, anne-babasından kalan şeylerle ilgilenip hayata karışacağı yerde sanki bir beşikte yatar gibi temel ihtiyaçları dışında yerinden oynamayan bir adamdır. Sanki anneyle hiç ayrışmamış, belki ta anne karnında kalmış bir hali hatırlatır. Hizmetçisi Zakhar ne yapsa ne etse onu harekete geçiremez. Oblomov’un “anne”ye kavuşması, aynalanması ve ondan sonra ayrışması gerekmektedir…
Stoltz, çocukluk arkadaşı onu yataktan çıkarabilen tek kişidir, sanki anneden ayrışmak istemeyen bir çocuğun direncine karşı babanın araya girip yasasını hissettirmesi gibi Stoltz arkadaşını yataktan ayırır. “Baba”nın fonksiyonuna bakıldığında, anne-çocuk ilişkisinde ayrışmak istemeyen bu birlikteliğe kendi varlığını hissettirerek ayrıştırması, çocuğun dış dünyayla ilişki kurmasını sağlaması ve sorumluluk alan yapıya geçmesini sağlamaktır. Nitekim filmde her ne kadar “acımasız” görünse de Stoltz’un babası onu gençlik çağında evden başka bir şehre yollar ve arkasına dönüp baktığında annesi olmayan Stoltz’a tüm hizmetçiler sarılıp ağlarken babası arkasını dönüp bakmamıştır. Stoltz bugün gerçekten de son derece sorumluluk sahibi, kendi parasını kazanan ve sosyal ilişkilerde oldukça başarılı biri olmuştur. “Baba”lık fonksiyonuyla Oblomov’u yataktan “anne”den ayırır ve dış dünyayla buluşmasını sağlar. Gerçekten de Oblomov onun sayesinde kendi işe yaramazlığı ve hiçbir şey yapmayan ve ayrışamayan yapısının utancını dile döker. Stoltz’un başka şehre giderken yaptığı bir diğer önemli şeyse, ayrışmak şöyle dursun varlığını yeterince yaşayamadığı “anne” temsili Olga’ya onu emanet etmektir…
Olga, Oblomovla oldukça yakından ilgilenir, tıpkı bir anne gibi onun gelişmesi, entelektüel bir adama dönüşmesi için onu eğitir. Oblomov ise “anne”ye âşık olur, Olga’ya… Bir erkek çocuğun ilk aşkı olan “anne” temsili, Olga’da vücut bulur. Nitekim Olga da ona karşı bir şeyler hissetmektedir, annenin çocuğuna duyduğu ve onunla bir olmak isteyen yapısı gibi… Ve şimdi “anne” temsili Olga’yla doyasıya özlem gideren Oblomov’un aşkının ne olacağıysa Stoltz’un dönmesiyle şekil bulacaktır…
Stoltz döner ve Olga, evlenmek için onu “baba”yı seçer. Hatta Stoltz, Oblomov’a Olga ile aralarında geçen her şeyi de bildiğini söyler ve sanki bir “baba” gibi Oblomov’u bir rakip olarak görmez ve bildiği şeyleri normal olarak kabul eder ve buna rağmen de hiçbir şey olmamış gibi Oblomovla yakın ilişkisine devam eder. Tıpkı bir “baba”nın oğlunun “anne”sine duyduğu şeyi normalleştirmesi gibi. Oblomov ise hüzünlüdür ancak bu ikilinin birlikte eğlenirken yine de kendisinin yanlarına katılmalarını istemeleri oldukça manidardır. “Anne” “baba”nın kadınıdır ve onlar bir arada mutlu ve eğlenir bir haldeyken bir üçüncüye de “çocuk”a da orada yer vardır. Oblomov da son sahnelerde onlara katılıp yeri üçüncülük olsa da bunun tadını çıkarır. “Baba”nın Stoltz’un “anne”ye sahip olduğunu ve kendisinin bu ilişkide hem önemli ancak bir yandan da üçüncü “çocuk” olduğunu kabullenmesiyle de artık başka bir şehre taşınır ve yuvadan ayrışır. “Anne”ye ulaşmak mümkün değildir, orası eksiktir. “Anne”, babanınsa o da artık başka anne temsili bir kadın bulacaktır. Ve bu eksiklik onu başka bir kadını talep etmeye götürür, gittiği yerde başka biriyle evlenir. Yedi yıl sonra da ölür…
Oblomov bu süreçte önce yatağından, tembelliğinden ayrışmış, Olga’yla anne temsili bir ilişki yaşamış ve Stoltz’un gelişiyle de anneden ayrışmayı deneyimlemiştir. Tüm gelişim basamaklarından geçince de artık kendi hayatını başkalarıyla kurmak üzerinden devam etmiştir. Hatta çocuğuna da Stoltz’un adını koymuştur, dede temsili olarak… Bu filmde Oblomov, Lacan’ın dediği gibi ötekinin Olga’nın arzusu olmayı arzulamıştır. Ancak “anne”nin arzusunun kendisinde değil başka birinde olduğunu anladığındaysa hep bir eksiklik içinde olacağıyla karşılaşmış ve yetişkin olmaya dış dünyaya adımını atmıştır…
Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com