Baş Edilemeyenin Hapsedilmesi, Onu Yok Etmez!
Charlie çalışkan, vatansever, mütevazi, kibar bir polis memurudur. Şehrin en güzel ve en zeki kızıyla çıkmaktadır: Layla… Daima yanımda olacak mısın diye sorar Charlie Layla’ya… O da “Evet” der…
Charlie: En kötü koşullarda olsa bile mi?
Layla: Evet ama o koşullarda da yaşamak istemem.
Sanki bırakılmakla ilgili bir sorunu vardır Charlie’nin. Ve evlenirler… Evlendikleri ilk gün gelin arabasını süren cüce siyahi şoför Charlie’yi yanlış anlayarak onu ırkçılıkla suçlar ve ona bir güzel dayak atar. Charlie ise son derece kibarca kendini anlatmaya çalışır. Ne taze karısı ne de cüce onu dinler… Karısı araya girip cüceyi durdurur ve arabaya kadar ona eşlik ederken cücenin aslında kendi çalıştığı üniversitede hoca olduğunu öğrenir ve aralarında romantik bir çekim oluşur… Ardından Layla’nın doğum yaptığı sahneye şahit oluruz; Layla üç adet siyahi çocuk doğurmuştur. Charlie siyah bir tene sahip olmasa da her şey yolunda gibi hayatına devam eder; bu üç oğlanı çok sever ve onlara en iyi şekilde baba olmaya çalışır. Şehirde herkes onun arkasından gülmektedir. Bu çocukların onun olmadığı son derece aşikardır. Ancak bir nedenden ötürü Charlie bunu kabul etmek istemez. Kilisede Peder ile konuşurken Charlie’yi görürüz…
Charlie: İçimde bir şeyler fokurduyor, bir şeyler yapmazsam korkarım ki bir gün çok
kötü patlayacağım (Charlie örtük de olsa durumun farkındadır)
Rahip: Bu öfke neden oğlum?
Charlie: Bilmiyorum, birçok sebebi var. Mesela karım. Onu, hiç kimseyi sevmediğim kadar sevdim ama içimden bir ses beni aldattığını söylüyor. Belki de sadece evham yapıyorum ama sanki arkamdan tüm şehir kıs kıs gülüyormuş gibi geliyor.
Bu cümleyi duyan Rahip hemen “Charlie sen misin?” diye sorar ve onu tanıdığını ve tüm şehrin bu aldatılmayı bildiğini anlarız… Charlie ise nedense(!) kondurmak istememektedir. Sonunda Charlie’nin korkusu gerçek olur ve Layla cüceyi sevdiğini söyleyerek çocukları da Charlie’ye bırakıp çekip gider.
Layla: Çok üzgünüm. Ruh ikizimi buldum!
Charlie: Ruh ikizin benim sanıyordum… Oradan ayrılırken Charlie’nin önünde öpüşürler, Charlie’ninse midesi bulanır.
Bir adam kalbi kırıldığında tuhaf tepkiler verir; kimisi yıkılır ve bir bebek gibi ağlar, kimisi bir uzi kaptığı gibi saat kulesine tırmanır. Charlie ise hiçbir tepki vermedi; sadece yutkundu ve kalp acısının boğazından kayışını hissetti ve oraya hapsetti!
Hapsedilenin Geri Dönüşü
Tabii Charlie bilmiyordu ki baş edilenin hapsedilmesi baş edilemeyeni yok etmiyor. Tüm şehrin onun arkasından gülmesinin haklı bir sebebi vardı. Charlie yaşadığı bu travmatik deneyimde, doğru yerde doğru duygu tepkisini vermemişti. Yokmuş gibi davranmıştı. Ama olmuştu, vardı… Tüm bunlarla beraber iyi bir baba olmaya devam etti. Aradan koca 18 yıl geçti… Charlie evinde çocukları tarafından büyük saygı görüyordu. Ama dışarda işler böyle değildi; bahçesine kaka yapan komşunun köpeğine ses çıkaramıyordu. Charlie polis memuru olmasına rağmen arabasını yanlış yere park eden berber suçlu hissedeceği yerde anahtarları verip aracını Charlie’nin çekmesini istiyordu ve onunla dalga geçiyorlardı…
Eski bir tabire göre kafasını kuma gömen tavus kuşundan berbat bir polis çıkarmış. Daha kendi sorunlarınızı bile çözemiyorsanız başkalarınınkileri hiç çözemezsiniz.
Ve filmde bu sözlerin üzerine yol kenarında ip atlayan bir kız çocuğunu uyaran Charlie büyük bir çığlıkla karşılaştı; küçük kız çocuğu bile onu önemsemiyor onunla dalga geçiyordu: “Babam salağın teki olduğunu ve seni dinlemememi söyledi!”. Kızın çığlığıyla oradan uzaklaşan ve bir markete giren Charlie, markette onun sırasını isteyen bir kadına sırasını verdi ve kadın iki dolu market arabasını Charlie’nin önüne geçirince artık Charlie’nin kayışı koptu!!! Ve mimikleri, yüz ifadesiyle, Charlie’nin içinden Hank çıktı. Ses tonu değişti; adeta başka bir insana dönüştü; kasadaki kadına hakaret etmeye başladı; o zamana kadar onunla dalga geçen kim var kim yoksa onlardan öcünü almaya başladı bir bir…
Irene ve Charlie’nin Kendi ile Yüzleşmesi
Tabi Charlie’nin aniden değişen ruh hali de karakol için oldukça sorun yaratıyordu. Amiri Charlie’yi ruh doktoruna gönderip onunla ilgili bilgi aldı. Rapora göre, Charlie’de kişilik bölünmesi vardı… Görünüşe göre Charlie’nin içindeki Hank dışarı çıkmak istiyordu; Charlie şaşkındı, onu tanımıyordu. Amiri ekledi: “Onu sen yarattın çünkü sorunlarını görmezden geldin. Bilirsin işte yüz yüze gelmekten kaçınıyorsun, içerideki şu herifse hiç öyle değil. Doktorlar bu kişiliğe muhtaç olduğun için onu yarattığını söylüyor. Kendine hiç destek olmadın. Layla seni terk ettiğinde neden tatile çıkmadın?” Amir bu cümleyi söyler söylemezse aniden Hank ortaya çıktı. Belli ki üzüntüsüyle yüzleşemediği noktalarda Hank çıkıyordu.
Bu arada karakolda Irene adında bir kız belirdi. Irene arabasıyla kaza yaptığına dair suçlanıyordu ve araba kullanmasına izin vermiyorlardı ve New York’a gitmesi gerekiyordu. Amiri ortamdan biraz uzaklaşması için Irene’yi götürme görevini Charlie’ye verdi. Irene ise hem Hank hem de Charlie ile ettiği yolculukta suçsuzluğunu ispat etmeye çalışıyordu. Önceki çalıştığı firmanın sahibi onun üzerinden yolsuzluk yapmıştı. Irene, sanki bir terapist gibi karşılaştıkları olaylarda Charlie çıktığında onu doğru yerde doğru tepki vermeye teşvik ediyordu: “Kızgın olman gerekiyordu Charlie!”. Eğer Hank çıkarsa da onun agresif, saldırgan, kaba tavırlarına da karşı çıkıyordu; Hank’e Charlie’ye kötü davrandığını söylüyordu. Bir nevi Charlie’yi doğru yerde doğru reaksiyon vermeye yönelterek Hank gibi öbür uçta bir kişilik üreterek kendine zarar vermesini engellemeye çalışıyordu.
Irene, Hank’in ve Charlie’nin ikisinin de aynı kişi olduğunu ona duyurmaya çalışarak birbirinden kopuk ve uçlarda davranan bu iki karakterin bilmeden bütünlenmesine yardım ediyordu. Ve Hank Charlie’nin neden böyle olduğunu bir bir Irene’ye anlattı. Charlie terk edilmişti… Hank, Charlie’nin duygulardan kaçınmasını devam ettiriyordu. Aslında Charlie duygularını yaşasa kendiyle yüzleşse her şey yoluna girecekti. Irene’nin sorusu Hank ile Charlie’nin birleşmesi için önemli bir kırılma yarattı: “Hank, eğer sen Charlie’nin önemli bir parçasıysan Layla sadece Charlie’yi değil seni de terk etmiş!” Ve Hank ağlamaya başladı: “Bizi terk etti, onu çok sevmiştik” diyerek kişiliğin ayırdığı parçasını birleştirme yönünde adım atmış oldu…
Charlie ve Hank: Bunu niye yaptı? Ben kötü biri değilim.
Irene: Hayır, sen kötü biri değilsin! Gerçekten değilsin, duyuyor musun? Sen iyi bir insansın.
Charlie ve Hank: Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?
Irene: Evet artık böyle düşünüyorum.
Hank: Oradaki şeker mi şeker sirk oğlanına kendimi affettireceğim.
Filmin sonrasında Irene ve Charlie arasında romantik bir çekim başladı. Tabi bu arada da Irene’nin eski patronu arabayla ilgili durumu örtbas etmek için polisin içine sızmıştı. Durumu anlayan Irene ve Charlie kaçmaya başladılar. Trende eski patron onları yakaladı ve Irene’yi kaçırmaya çalıştı. Bu arada Hank ve Charlie arasında anlık geçişlerle kavga ve dövüş çıktığına şahit olduk. Charlie’nin çocukları ve Whitey sayesinde Irene’yi kurtarmayı başaran Charlie, Hank’e git dedi ve artık eskisinden de sağlık bir hale döndü. Filmin sonundaysa Irene ve Charlie evlendiler. Peki, Charlie’nin tüm bu yaşadıklarının psikolojik mekanizması neye dayanıyordu?
Çoğul Kişilik Bozukluğunun Yapısı
Çoğul kişilik bozukluğu dissosiyatif bozukluklar altında yer alır. Dissosiasyon ise kendiliğin ve kişiliğin birbiri ile karışması ve değişiklik göstermesi, bunların bütünlenmesinde yaşanan sıkıntı anlamına gelmektedir. Bu durum daha çok travma nedeniyle ortaya çıkar. Dissosiasyon aslında günlük hayatta da çok hastayken, aşırı yorgunken de karşılaştığımız bir şeydir ama bu şekilde oluştuğunda bu durum geçici olur. Devam eden dissosiyatif bozukluklar daha çok çocukluk travmasına dayanır. Biz çocukken travmatik deneyimlerimizi kendimizle bütünleştirmeyi başaramayız. Travmatik deneyim acı vericidir, bunu bir yere hapsederek bundan uzaklaşmaya çalışırız. Çünkü çocukların zaten bütünleme kapasiteleri yetişkinlere göre daha azdır, henüz kimlikleri oluşmamıştır.
Dissosiasyon yaşayanlar kendi ile ilgili bir parçadan bir parçaya yumuşak bir geçiş yapamazlar; bunları birbirinden ayırırlar. Yeterli duygusal desteğin olmadığı tehdit edici bir durum olduğunda, bu çözümlenmeyen deneyim içinde kişi hapsedilmiş olarak kalır. Aynı filmde de Charlie’nin terk edilmesi durumunu kabul edemeyip bunu kendi içinde hapsettiği gibi. Bu tarz kişiler sahip oldukları becerileri unutur ve duygusuzluk hali yaşarlar. Aslında dissosiyatif parçaların kişi için bir fonksiyonu vardır. Tehditle, incinme ile karşı karşıya devamlı maruz kalıp kendimizi koruyamadığımızda öfkeli ve tehdide karşı koyan diğer uçta bir parçamız oluşur ve kimliğimizi korumaya çalışır. Filmde de sınırları son derece zorlanan, incitilen, dalga geçilen Charlie’nin tam da bunları üst üste yaşadığı bir günde Hank karakterinin çıkması bundandır.
Peki, neden kendi iç mekanizmamıza karşı bir fobi geliştiririz? Onunla yüzleşmekten neden bu kadar korkarız? Erken dönemde travma yaşayan çocuk yoğun duygulanımı ile baş etmeyi bilemez. Bu duyguyu nereye koyacağına, nasıl ifade edeceğine dair bir repertuara sahip değildir. Bu sebeple kötü olanla baş edemeyip buna sınır çekmeye çalışırız. Filmde Charlie’nin çocukluğunda terk edilip edilmediğine dair bir bilgimiz yok. Ancak Charlie’nin terk edildikten sonra Hank’in çıkması yetişkinlikte travma sonrası dissosiasyon yaşadığını bize düşündürüyor. Travma sonrası kişi, içindeki mekanizmaları iyi kötü gibi ayrıştırmaya gidiyor ve kötüleri kabul edemediği için bunu ayırıp yeni bir karakter yaratıyor. Bu sayede hem kötülükten uzak durmaya hem kötü şeyler olabileceğine dair sinyalleri de içinde tutmaya çalışarak agresif ve baskın bir karakter oluşturuyor, tıpkı Hank gibi. İşin tedavisi ise travma ile yüzleşip bunun duygularını ortaya döktürülmesi, Hank ve Charlie’nin bir kişi olduğunun fark ettirilmesi ve onların ortak duygulara, bütünlemeye yöneltmesi ile yapılıyor. Filmdeyse bu destek Irene’den oldukça başarılı şekilde karşılanmış oluyor…
Mutlu son!
Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com
Kaynak: Alayarian, (2011). Trauma, torture, and dissociation: A psychoanalytic view. Karnac Books: London.