Skip to main content

Doyurulmamış İhtiyaçlarımız Karakterimiz Olduğunda: Adam’ın Hikayesi

Psikiyatrik tanı deyince, bir bakışta kişiye bir tanı konulabileceğine dair yaygın bir beklenti vardır. Hatta psikoloji ve psikiyatri camiasında öğrenci olan kişilerin patoloji dersiyle tanıştıkları ilk zamanlar kendilerine her tanıyı yakıştırmaları da bundandır. Oysa kimi tanılar ve kişiler için bazı şeyler apaçık ortadayken, bazı tanıları koymak o kadar da kolay değildir. Özellikle bu, bir kişilik bozukluğuysa, kişiyi uzunca bir süre takip etmiş olmak, tekrar eden örüntüleri gözlemlemek ve kişinin nasıl bir ailede büyüdüğüyle birlikte hayat öyküsüne detaylı vakıf olmayı gerektirir. Çünkü kişilik bozukluklarında küçüklükten gelen karakterolojik bir problem söz konusudur, durup dururken birden ortaya çıkmamıştır bu yapı ve yaşam boyu kendini hissettirmiştir. Ayrıca bir kişilik bozukluğu çoğu zaman yanında başka psikolojik rahatsızlıkları da barındırır. Bundandır ki filmlerle alakalı arama motoruna borderline ve film yazınca hep aynı filmler çıkar, yenilerini belirlemek o kadar kolay değildir. Bu yazımda ben de orijinal adıyla “Burnt”, Türkçe adıyla “Çok Pişmiş” filmini borderline yapı üzerinden irdelemeye çalışacağım…

Filmin Özeti

Daha önce Paris’te Jean Luc isimli ünlü şefin ve Tony’nin kurduğu restoranda baş aşçı olarak çalışan iki Michelin yıldızlı Adam, hatalı davranışları, kötü alışkanlıklarıyla elde ettiği başarıları ve dostlukları kaybeder. Jean ve Tony, Adam yüzünden restoranı kapatmak zorunda kalırlar. Tüm bu olanlardan sonra Adam’ın etrafında kimse kalmaz. Adam kendine bir ceza verir; bir milyon tane istiridyeyi temizleyene kadar bir lokantada çalışacaktır. Bunu tamamladıktan sonraysa artık kefaretini ödemiş sayar Londra’ya giderek Tony’i bulur. Hayalinde Tony’nin restoranında eskiden birlikte çalıştığı tüm kişileri bir araya getirmek üçüncü Michelin yıldızını almak için koşulları oluşturmak vardır. Ancak arkada öfkeli, kırılmış ve ona artık hiç güvenmeyen birçok insan bırakmıştır. Onları kazanmak o kadar da kolay olmayacaktır. Ayrıca madde kullandığı için kötü adamlara da sağlam bir borcu vardır, onlar da Adam’ın peşindedir… Nitekim, Tony Adamla çalışmayı kesinlikle istemez. Adamsa Tony’nin restoranına Simona Fort isimli yemek eleştirmeninin gelmesini sağlayarak eleştirilerin iyi olması için Tony’ i onunla çalışmaya mecbur bırakır. Herkesin şanslı olamayacağı kadar şanslı olan Adam, ondan desteğini esirgemeyen insan kitlesiyle tekrar restoranın şefi olarak çalışmaya başlar. Bu süreçte ona bu restoran için para hibe eden Tony’nin isteği üzerine madde kullanmadığını teyit etmek için bir psikiyatristin ofisine gider ve düzenli kan verir. Bu arada hamile bıraktığı Celia ile yüzleşir, madde borcunu ödemediği adamlar tarafından dövülür. İstediği ekibi kursa da mutfakta işler arzuladığı gibi gitmediğinde bağırıp çağırmakta, kırıp dökmektedir. Psikiyatristse ona kan vermeye gittiğinde bir grup terapisi yaptıklarını ona katılmasının iyi olacağını söyler; Michelin yıldızını almanın neden bu kadar önemli olduğunu sorar Adam’a… Bu arada, Michelin komitesinden restorana ekip geldiğini düşündükleri bir gün hazırladıkları yemekler komite tarafından beğenilmeyerek geri gönderilir. Çünkü zamanında restoranına fareler attığı ekip arkadaşı ondan öcünü almak için sosa fazladan acı katmıştır. Şimdi ödeşmişlerdir, Adam bunu tolere edemez ve rekabet içinde olduğu başka bir şef arkadaşının yanına giderek kendini öldürmek ister ama arkadaşı ona izin vermez. Tüm bu süreçlerde restoranda birlikte çalıştıkları ve aralarında yakınlık olan Helene ise duruma müdahale eder. Celia’nın Adam’ın madde satıcılarına olan borcunu ödemesini sağlar. Tony ise Michelin komitesi sandıkları kişilerin aslında öyle olmadığını öğrenir. Helene, Adam’a bu işi yalnız yapamayacağını, ekibine güvenmesi gerektiğini ve bir aile olduklarını söyler. Nitekim, Adam bu sefer gerçekten Michelin komitesinden geldiklerinde, ekstra bir telaş yapmadan sadece normalde ne yapıyorlarsa ona odaklanmalarına karar verir ve üçüncü yıldızı da alırlar. Bundan sonra psikiyatristin önerdiği gruba dahil olmaya karar verir çünkü ne dürtüsellikle ne de katı bir başarı odaklı tutumla bir şeylerin iyi olmadığını anlamıştır. Çözümü kendi içine bakarak bulmaya çalışacaktır…

Kimdir Adam Jones?

Filmin tamamını detaylı ele alırsak, Adam Jones, aşçılıkta oldukça başarılı, herkesin kolay kolay elde edemeyeceği derecede yetenek sahibi, fevri biridir. İnsanlar ona kızsa da onun çok başarılı olabileceğine dair hemfikirdir. Çocukluğuyla ilgiliyse annesiz büyüdüğü (temel bakım veren, güvenebileceği, sevgi ve onay göreceği yapıdan yoksun, terk edilmiş ve doyurulmamış) ve babasıyla da sıkıntılı(büyük ihtimalle cezalandırıcı ebeveyn) bir hayatının olduğuna dair bilgiler vardır. Paris’te yaptıklarına bakılırsa, çok ünlü olduğu bir zamanda yani işler iyiye gittiğinde kendini sabote edip her şeyi mahvetmiştir. Yoğun olarak madde kullanmış, tanıştığı kadınlarla yatmış, yanında çalıştığı ve ona değer veren şefin kızını hamile bırakmış, sonra terk etmiş, zamanında birlikte çalıştığı arkadaşının restoranına fareleri atıp sağlık bakanlığını aramıştır, herkese içinden geldiği gibi, sonunu düşünmeden zarar vermiştir. Yanı sıra filmin ilerleyen kısmında gördüğümüz, çok yoğun öfke patlamaları yaşamakta, hayatı siyah-beyaz olarak görmekte, en ufak bir siyahta çok büyük reaksiyon vermekte ve intihar etme girişiminde bulunmaktadır. Buralardan anlaşıldığı üzere Adam hayatta kaçınma üzerine bir yapı kurmuş madde kullanımı ve tek gecelik ilişkiler ve dürtüsellikle içindeki boşlukla baş etmeye çalışmaktadır. Çünkü işlerin iyi gitmesi ve başarı onu tatmin etmemektedir. Belli ki iyi bir şeye sahip olunca bununla ne yapılacağını bilememekte ve iyiyle kalamamaktadır. İşler yolunda gitmediğinde son derece öfkeli bir hal almakta, insan ilişkilerinde başarısız ve hedef odaklı davranmaktadır. Burada Adam’ın hayatını ikiye ayırabiliriz, ilk kısımda dürtüyle davranmış ve bunun bedelini ağır ödemiştir. Şimdi bu dürtüselliği (madde kullanımı, tek gecelik ilişkiler, kontrolsüz tavırları) obsesif bir yapıyla gidermeye çalışmaktadır. Bir uçtan bir uca geçmiştir. Obsesif bir yapıyla son derece mükemmeliyetçi, hedef odaklı, insan ilişkilerinden, empatiden yoksun ve kuralcı olarak kendini dizginlemeye çalışmaktadır. Ancak yanlışın tersi de yanlış olduğu için yine çözüm getirmemektedir…

Nedir Çare?

Borderline Kişilik Bozukluğuna sahip kişilerde en temel hedef içerideki incinmiş çocuğa ulaşabilmektir. İçeride, çocuklukta karşılanmamış ihtiyaçları olan, terk edilmiş, yalnız hisseden, ihmal edilmiş ve cezalandırılmış bir çocuk vardır. Bu tarz kişiler ihtiyaçları zamanında doyurulamadığı için içlerinde yoğun bir boşluk duygusuyla gezerler. Bu boşlukla baş edebilmek için ya dürtüsel ve kaçınmacı davranarak alkol, madde kullanır, tek gecelik ilişkilere yönelir ve işkoliklikle içindeki boşluğu doldurmaya çalışırlar ya da kendi ihtiyaçları giderilemeyince, kendine zarar verir veya öfke patlamalarıyla başkalarına zarar verme eğiliminde olurlar. İçlerinde kendilerinden beklentisi yüksek ve cezalandırıcı bir ebeveyn sesi vardır ve onu tatmin edemediklerinde kendilerine zarar verme eğilimi de artar. İşin aslı bu sesler hiçbir zaman tatmin olmaz. BKB olan bir hastanın bugün ihtiyacı karşılanmadığında verdiği reaksiyon sadece bugüne verdiği reaksiyonu içermez. Bugün karşılanmayan her ihtiyaç geçmişte karşılanmamış ihtiyacın da sahnelenmesine neden olur ve geçmişte kim ihtiyacını karşılamadıysa ona da reaksiyon verdiği için verdiği tepkiler dışarıdan bakan birine aşırı ve uçlarda gelir. Adam da filmde bundandır ki içindeki boşluğu gidermek, kendini “yeterli” hissedebilmek, içindeki beklentili sesi tatmin etmek için kendini başarılı olma konusunda aşırı takıntılı bir hale getirmiştir. Burada özellikle kendi doyurulamamış, annesi büyümüş bir çocuğun, şef aşçılıkta üçüncü Michelin yıldızına takmış olması da çok anlamlıdır. Kendi doyamamıştır, başkalarını baştan çıkarıcı yemeklerle doyurmak arzusundadır. Aslında Adam’ın yemek pişirmekte bu kadar iyi olması bir başkasının nasıl bir tat aradığını iyi bilmesi yine onun doyurulamamışlığıyla çok ilişkili ve anlamlıdır. İşler istediği gibi gitmeyince de aşırı öfkeli davranmakta, tabaklar, çanaklar havada uçuşmaktadır. Ancak buradan giderek çözüm bulamayacağını anlar. Başarı, etiket, statü sadece geçici bir doyum sağlayacaktır asıl olan onun içindeki yalnız çocuğu doyurabilmesi, onun ihtiyacına odaklanmasıdır. Bu da filmde Helene’in onlara güvenmesini istemesiyle ve aile olduklarını onlara hatırlatmasıyla dikkati çekmektedir. Adam son sahnede, normalde mutfakta tek başına yemek yerken, bu sefer ekibinin hazırladığı sofraya doğru gider ve o da aralarına katılır. Ancak güvenmeyi bilmeyen, olumlu duyguda kalmayı tatmamış biri için bu süreç çok kolay olmayacaktır. Çünkü kişilik bozukluğuna sahip biri maalesef karşılanmayan ihtiyaçlarıyla baş etme mekanizmasına dayalı bir kişilik örtüsüne sahiptir. Bunu kaldırınca yerine ne konulacağı bilinmemektedir. Ama psikiyatrist desteği ve ekibine katılma çabalarıyla çözümü doğru yerde aramaktadır ve süreç başlamıştır…

Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com