Ya Acı Çekmek Özgürlükse?
Ya Kimi Zaman Depresyonu Yaşamaya da İhtiyacımız Varsa?
Ya Bazen Acıyı Yaşamak Onu Geride Bırakmayı da Beraberinde Getirecekse?
Acı Reçete (2013) adıyla Türkçeye çevrilen “Side Effects”, ilk bakışta sağlam oyuncu kadrosuyla dikkat çekerken depresyon, psikiyatrik ilaç kullanımına abartılı teşvik ve psikiyatri dünyasındaki etik dışı yaşantılara da özellikle vurgu yapmaktadır. Bana göreyse, semptom odaklı yanı sadece depresyonun getirdiği acıyı kaldırmak üzerine yapılması doğru kabul edilen bir tedavi yaklaşımının hem hasta hem de hekim tarafından daha büyük acılara sebebiyet verebileceğinin altını çizmektedir. Semptom aslında her ne kadar sağlıksız bir yapıya dayansa da kişinin yaşadığı olaylarla kendince bir baş etme şeklidir. Bu kişi neden depresyona girerek yaşadığı acısını dışa vurmaktadır? Onu bu denli depresyona iten şey nedir? Kişinin depresyona girme eğiliminin nasıl bir kökeni vardır? Bu soruları cevapsız bırakan ve sadece farmakolojik bir tedavi şekli kişinin tekrar tekrar aynı şeyleri yaşama durumunu ortaya çıkaracaktır. Nitekim film de kişinin kaybetme korkusuyla baş edemeyip korktuğu şeyi yaşayıp depresyona girip sonra da bu depresyondan kaçayım, kurtulayım derken kaybetmekten korktuğu şeyi nasıl elleriyle yok ettiğini gözler önüne sermektedir…
Emily’nin Hikayesi
Emily, genç bir kadın, bir gün ekonomik anlamda üst sınıftan bir adamla evlenir. Adam yakışıklı, zengin, Emily’ye âşık olarak dikkatleri çekmektedir. Ancak tam mutlu oldukları ve sahip olmak istediği her şeye sahip olduğunu hissettiği bir anda Emily, kocasının bilgi sızdırma suçu ile tutuklanmasıyla baş başa kalır. Filmden öğrendiğimiz, Emily’nin çocukluğunda babasının onu terk etmesi üzerine bir hikayesi vardır…
Kişinin geçmişte halledemediği bitmemiş işleri, korkuları, kaygıları bugünkü hayatında benzer bir şekilde karşısına çıktığında kişi hem bugünün hem de geçmişin acısını toptan yaşamaya başlar. Bu da kişiyi baş etmekte zorlandığı acılara, depresyona sevk edebilir.
Nitekim, Emily için de öyle olmuştur. Babasının kaybı ile yüzleşemeyen Emily, şimdi bir de her şeye sahip olduğunu düşündüğü bir anda her şeyi kaybettiğini hissetmektedir. Emily belki de babasının yokluğunu, gidişini, olmayışını bu sevgi dolu eşle kapatmak istemiştir ve her şeye sahip olduğuna dair beklentiye girmiştir. Ve eşi tutuklanınca hem eşi hem babayı beraberinde kaybetmiştir. Emily ağır bir depresyona girer…
Belki depresyonunu anlamlandırsa, babasının gidişinin ve eşinin tutuklanmasının acısını yaşasa ve geçmişteki halledemediği baba terkinin altında ne olduğunu görebilse, bu kırılma anı Emily’yi beraberinde büyük bir gelişim ve değişime de götürebilir…
Ardından Emily’yi eşinin hapisten çıktığı gün onu karşıladığı sahnede izleriz. Eşi dönmüştür ancak Emily bir türlü toparlanamamaktadır. Bir gün Emily’yi otoparkta arabaya binip son sürat duvara doğru arabayı sürmesi ile izleriz. Arkasından Emily’yi bir acil servis ünitesinde görürüz. Kendisini Dr. Banks karşılar ve bunun bir intihar girişimi olup olmadığını sorgular. Sonra durumundan emin olamadığı Emily’i, kendi ofisine düzenli gelmesi koşuluyla hastaneden taburcu etmeye karar verir. Emily, bundan sonra Dr. Banks’i sıklıkla ziyaret eder. Onun verdiği ilaçları kullanır. Ancak bu ilaçların bir işe yaramaması üzerine Dr. Banks Emily’nin gittiği eski psikiyatristi Dr. Siebert ile görüşür. Dr. Siebert, Emily için başka bir ilaç kullanmasını önerir. Bundan sonra Dr. Banks bu ilacı reçete eder ve Emily bunu kullanmaya başlar. Ancak bu ilacın uyurgezerlik gibi bir yan etkisi vardır. Eşi bu durumu fark eder etmez bunu Dr. Banks ile görüşerek ilacın değişmesini istediğini söyler; Emily ise hem doktorunun hem eşinin ısrarına rağmen ilacı bırakmak istememektedir. Bu uyurgezerlik Emily’nin uyurgezerliği esnada eşini öldürmesi ile son bulur. Dr. Banks’in ise başı oldukça büyük beladadır. Ancak anlar ki aslında içine çekildiği bu durum Emily ve Dr. Siebert’in bir oyunudur…
Dr. Siebert
Eşinin tutuklanmasından sonra çözemediği acısına çözüm arayan Emily, bir psikiyatristle görüşmeye başlar. Dr. Siebert, arkadan sıkıca bağlı saçları, gözlükleri ve duruşuyla katı, kuralcı ve akademik bir görüntü sergilemektedir. Ancak görüntüsünün aksine, Emily’nin sevgi ve ilgi isteğini, yaşadığı depresyonu kendi cinsel çıkarları doğrultusunda kullanmaya başlar. Emily’nin patolojisini iyileştirmek şöyle dursun bir de ilaç firmalarından kazandığı parayla ilgili olarak da onu sömürmeye başlar.
Film, bir işin uzmanı olmak, eğitimini görmek ve profesyonel bir görüntü çizmekle insan olmak ve etik olmanın her zaman kesişmediğini Dr. Siebert üzerinden gözler önüne serer.
Emily, bu çarpık ilişki içerisinde dört yıl boyunca hapishanede yatan eşini ziyaret eder ve onunla bağını hiç kesmez. Hapisten çıktığı gün onu, eşinin annesi ile karşılamaya gider. Ancak eşi hapisten çıkmasına rağmen son derece mutsuz görünmektedir. Çünkü Dr. Siebert ile bir planları vardır. Öncelikle Dr. Banks üzerinden istediği ilaçların ona reçetelenmesi sağlanacak sonra bu ilacın yan etkisi olmuş gibi uyurgezer bir halde borsacı olan eşi öldürerek Dr. Siebert ile Emily’nin hisselerini satın aldığı ilaç firması değer kazanacaktır. Tabi Emily bunu ilacın yan etkisi ile yapmış olacağı için de işin içinden sıyrılacaktır.
Emily, aldığı ilgiyle bitmemiş işlerinin üzerine bir perde çekip onu depresyona sürükleyen asıl şeyden uzaklaşmış ve istismara uğramıştır. Dr. Siebert, ona nerede nasıl davranması gerektiğini öğretmiştir. Emily kendine ait olmayan duygularla sahte bir benlikle tüm bu planı uygulamaktadır. Kendine yabancılaştıkça yabancılaşmaktadır. Parayı baba temsili olarak düşünürsek simgesel ve gerçek bir baba terkini, simgesel olarak para ile kapatmak yolunda, terk edilişin duygusundan kaçtıkça kaçmaktadır.
Dr. Banks
Bu danışıklı dövüş içerisinde, kendisinin de danışmanlığını yaptığı Emily’nin işlediği cinayetle karşı karşıya kalan Dr. Banks, mesleki olarak isminin lekelenmiş olması ile karşı karşıya kalmıştır. Dr. Banks ilacı Dr. Siebert’in önerisiyle vermiştir. Mahkeme Emily’nin yan etki nedeniyle bu cinayeti işlediği kabulüyle hastanede gözetim altına alır. Ancak Dr. Banks bu işte bir terslik olduğunun farkındadır. Bunu çözebilmek için dedektif gibi çalışmaya başlar.
Dr. Banks etik dışı ve sadece farmakolojik yaklaşım benimseyen psikiyatrist tutumlarının aksine, hasta ile kurulan ilişkiye özen gösteren, hastayı geçmişiyle anlamaya çalışan bir yapıya sahiptir. Birtakım insani değerleri kaybetmemekle beraber, ilaç firmaları ona da yüksek tekliflerle gelmektedir.
Dr. Banks Emily ile görüşmelerini sürdürerek onun aslında bu ilaçları kullanmadığını ve Dri Siebert’in de içinde olduğu bir oyuna alet olduğunu anlar ve bunu ispatlamak için deliller biriktirir. Bu girişimlerini fark eden Dr. Siebert zaten önceden tedbirini almış olarak, Emily ve Dr. Banks’in yakın durdukları birkaç fotoğrafı onun eşine göndererek ona iftira atar. Eşi, Dr. Banks’i terk eder ancak doktor yine de yılmaz ve uğraşır. Sonunda Emily ve polisle de iş birliği yaparak Dr. Siebert’in suçunu itiraf ettiğini dinleyiciden tespit ederler. Arkasından Dr. Siebert tutuklanır; Emily ise tutuklu olarak bir hastanede kalmaya başlar. Filmin son sahnesinde daha önce Emily’nin uyurgezer rolü yaptığı sahnedeki alaturka müzik çalmaya başlar. Bir hasta bakıcının sesini duyarız:
-Bugün nasılsın Emily?
-Daha iyiyim…
Ve müzik daha da baskınlaşır, Emily camdan dışarı bakmaktadır. Buradan sanki film bize Emily’nin yine ilaçları kullanmadığı ve rol yaptığını vurgulamaktadır. Emily hala gerçek duygusu ile temas etmemektedir…
Emily, kendinden kaçarak role devam etmektedir. Bilmez ki kaçtıkça ve kaçmak için bulduğu yöntemlerle ardında yüzleşemediği daha fazla acı biriktirmektedir. Bu kaçışlar kendinden uzaklaşmasına sebep olmaktadır. Bazen acıya izin vermek gerekir; kişi acısını yaşadıkça acıtan şeyin etkisi tükenip gidecektir. Acı çekme zamanında bunu bastırmak ve duygusuzlaşmak vedalaşamadıklarımızın hep peşimizden gelmesine ve bitiremediğimiz şeylere sebep olacaktır. Geçmiş bugüne taşınacak, bizi özgür bırakmayacak ve bugünü yaşatmaya izin vermeyecektir…
Psk. Dr. Bahar Köse
pskdr.baharkose@gmail.com